26 Mart 2007 Pazartesi

Gençlerin düşünceleri, büyüklerin gözüyle yaşlılık.

Gençler, büyüklerin işlerine karışmalarını istemezler. Karşılarında suratı asık, her zaman homurdanan, ufacık rahatsızlıklarını büyüterek ölüyorum diyerek ortalığı karıştıran, ilgi çeksin diye hastalık yaratan devamlı şikâyet eden, sorgulayan, yargılayan yaşlılardan hoşlanmazlar. Bunu, kendi gençliğimizi yaşadığımız yıllarda nasıl istemiyorduysak, şimdiki gençlerin istemeyeceklerini düşünmeliyiz. O halde, Biz yaşlılar, bakıma muhtaç isek, onların yaşantılarına köstek olmak değil tam tersi onlara özen göstermeliyiz. Asık suratlarımızı güler hale getirmeliyiz, her işlerine burnumuzu sokmamalıyız, daha sevecen ve candan olmalıyız, onların bize ihtiyacı olduğu kadar daha fazlası bizim onlara ihtiyacımızın olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Yoksa sokaklarda yaşamak zorunda kalabiliriz. Bu durumda olan pek çok yaşlı büyüğümüz bunları yapamadığı için şimdi başkalarının bakımına muhtaç oldukları görüyoruz. Belki bu tür davranışlarda bulunmasalardı şimdi sıcak bir yuvada onlarla beraber yaşıyor olacaklardı. Bazıları da bu davranışları yüzünden pişmanlık duyarak hâlâ bir umutla evlerine aylardır gelmeyen çocuklarını veya diğer yakınlarının yollarını gözlüyorlardır. Arayıp hatırlarını sormak, gönüllerini almak en büyük beceridir. Onlar anne ve babadır. Çocukluğunuzda yaptığınız hataları onlar nasıl affettiyse sizlerde eğer bir kusur işlediyse affedin. Şimdi sizler büyüdünüz onla ise küçüldü.

Ey gençler, sizlere sesleniyorum. Yarın, sizlerde bizler gibi yaşlanacaksınız. Bugün den yarını düşünmeniz gerekiyor. Etme, bulma dünyası. Bugün senin büyüklerine yaptıklarını gören çocukların, yarın aynısını sana yapacaklarını aklınızdan çıkartmayın. Büyüklerinizi sevin ve sayın. Elbet bunun mükâfatını bir gün göreceksiniz. Pek çok yaşlı vatandaşımız, evlatlarının ilgisizliğinden şikâyet etmektedir. Bunca emek vererek yetiştirdikleri çocuklarının bu davranışları onları çok üzmektedir. Pek çoğu aç, bakımsız, yersiz ve yurtsuz yaşamlarını sürdürmektedir. Onlara sahip çıkmalıyız, bağrımıza basmalıyız. Bu ilgisizlik ve yalnızlık pek çok yaşlının bunalıma girerek hayatlarına son verdiğini biliyoruz. Onlar sadece ilgi bekliyorlar. Bakara Sûresi 83 ayetinde “Anne ve babanıza ihsanda bulunun, yakınlarınıza, öksüzlere ve biçarelere de yardım edin. İnsanlara güzel sözler söyleyin” diye uyarıda bulunmaktadır. Bir başka söz de cennet annelerin ayakların altındadır der.

Gelişmiş ülkelerde bile aile bağlarının giderek kopması sonucu hükümetlerin bir dizi önlem almaya zorladıklarını yine basındaki yazılardan okuyoruz. Dünyanın en zengin ülkelerinden birinde bundan böyle ailelerin en yaşlı olanlarının hal ve hatırlarını sormasını, onların bakımını ve hatta ceplerine harçlık koyulmasını öngören yasa tasarısı gündeme gelmiş. Bakıma muhtaç kişilerin yaşantılarını garanti altına almalarında ailenin payı istenmiştir. Bu yasayı hazırlayanlar, altmış beş yaşı üzeri olan anneler ve babalar bunca emek vererek yetiştirdikleri çocuklarının ilgisizliğinden yakınarak intihara teşebbüs ettiklerini tespit etmiştir. Yaşı altmışın üzerinde olan, intihar girişiminde bulunan ülkelerinden biri olan Fransa‘da yaklaşık 3,500 yaşlının intihar girişiminde bulunduğu tespit edilmiştir.

İntihar olaylarının gündeme gelmesinde hiçbir neden yokken ortaya çıkmasını sağlayan başka faktörler de vardır.“Aile içinde yaşanan aşırı kavgalarda başkasının önünde hakaret ve aşağılayıcı sözler. Okulda ve iş yerinde başarısızlık, küçük düşme. Çok sevildiğini sandığı kişiden beklemediği kötü sözler. Dayak, cinsel taciz, yapmadığı bir şey üzerine suçlama, ağır cezaya çarptırılma korkusu, sevdiği biri ile kavuşamam duygusu, kötü bir hastalık,” sonrası gibi olaylar intihar düşüncesini gündeme getiren olayları da sayabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder