9 Ağustos 2007 Perşembe

Gelecek için neler yapmalı.

Yorum 1,

Öyle dengesiz bir dünyada yaşıyoruz ki….., Giderek artan tabii afetler, tırmanan şiddet olayları nedeniyle önümüz pek parlak görünmüyor gibi geliyor bana. Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soruyu kendime sorduğumda, bu güne kadar gördüklerimden, duyduklarımdan ve düşüncelerimden şu sonuçları çıkardım. Hayat ve yaşam içinde insanların, toplulukların ve devletlerin birbirleri ile olan ilişkilerinde vardıkları son nokta nedir, neler oldu, neler yaşandı, kimler kaybetti, kimler kazançlı çıktı. Kısacası sonuç olarak, kaybedenlerin çoğunlukta olduğunu fark ettim. Giderek artan şiddet olayları, çıkar çatışmaları, tabii zenginliklerin paylaşımı, bitmeyen istek ve hırs, kanlı saldırılar yüzünden yeni nesillere yavaşça eriyip yok olmaya başlayan bir dünya bıraktığımızı görüyorum. Süper devletler ileriyi daha iyi gördüklerinden olacak ki 25 /50 ve beklide 150 yıl sonra dünyada neler yaşanacağını tahmin edebildikleri ve de kendi ülkelerinin, insanlarının geleceğini düşünerek, onların yaşamlarını garanti altına almak için karşılaşılacak sorunlara şimdiden çözüm arayışı içersine girmeye, dünyayı bırakıp şimdiden kendilerine uzayda yer aramaya başlamışlardır. Birleşmiş Milletler nüfus fonundan alınan verilere göre yaklaşık 237 irili ufaklı ülkeyi barındıran dünyamızda 2010 yılında 10 milyar nüfusa ulaşılacağı 2050 yılında ise 15 milyarı geçeceği tahmin edilmektedir. Şu an 6 milyar nüfusu barındıran dünyamızda 2050 yılında ülke sayısı Ekonomik, sosyal ve kültürel yönden bu yükü kaldıramayanlar ile tabii afetler, küresel ısınma nedeniyle bazı ülkelerin sınırları küçülecek belki tamamıyla haritadan silinecek ve beklide yeni devletler isimlerini haritaya yazdıracaktır. Yaşam mücadelesi insanları, devletleri şimdiden arayış içersine sokmaya başlamıştır. Yakın zamanda gündeme gelen yeni orta doğu projesi gibi coğrafyayı değiştirecek olaylar. Diğer yandan dünyada yükselen nüfus artışı nedeniyle başta gıda ve ihtiyaç maddelerindeki tüketim hızla artmakta bu yüzden kaliteli ürün adedi düşerek insanların sağlıkları ile oynanmakta, sağlıksız bir nesil yetişmektedir. Açlık ve hastalıklar hat safhadadır. Bu soruna ekonomik dar boğaz ve maddiyat da eklenince tüm dünyada insanlar geçim derdine düşmüş ve böylece kötü olayları da beraberinde getirmiştir. Yaşamak için öldürme felsefesi ön plana çıkmıştır. Bir başka dünya yoktur. Bizlerde bu dünyada yerimizi almak ve yaşamak zorundayız. Edirne’den Karsa, Sinop’tan Hatay’a kadar ülkemiz sınırları içinde kalan insanlarımızın daha uzun yıllar bu dünya atmosferinde yaşaması için kendine şimdiden bir yer bulması gerekmektedir. Artık süper güçler gibi ileriyi görme zamanı gelmiştir. Halkımız bilinçlendirilmeli, sağlıklı nesiller yetiştirilmeli, kalitemizi yaşam felsefemizi arttırmalı, teknolojimizi en üst seviyelere taşımalıyız. Bunları yaparken kendi beynimizi, kendi olanaklarımızı ve iş gücümüzü ve tabii zenginliklerimizi akıllıca kullanmalıyız. Ekonomik ve siyasi yönden güçlü olmalıyız. Bunun için çok çalışmak, kararlı ve azimle emin adımlarla yürümeliyiz. Bizi çekemeyen, süper güç olmamızı istemeyenler elbet ayağımızın altına muz kabuğu koymaya çalışacaklardır. Birlik, beraberlikle ve Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda yürüdüğümüz müddetçe bizlere kimseler zarar veremez. Yolumuza pek çok engeller çıkacak, bizleri ve ülkemizin gelişmesini istemeyenler olacak ama asla bunlar bizleri yıldırmamalı, hedefimizden saptırmamalıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunları yıllar önce görmüş, o zaman söylemiş ve felsefesini bunun üzerine kurmuştur. Şimdi bunları yaşıyor ve görüyoruz. O günden bu güne ülkemizde çok büyük değişiklikler oldu. Geriye baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. Bundan sonra hataya yer yok. Çok çabuk değişen dünya dengelerinden sıyrılarak düzlüğe çıkma becerisini göstermeliyiz. Hedefimizi şimdiden çizerek emin adımlarla yürümeliyiz. Eski düşünceler artık geri kaldı. Yalan, yanlış ve asılsız sözlere kanmadan doğru bildiğimiz yoldan giderek yolumuza devam etmeliyiz. Güçlü olmalıyız. Ayakta dimdik durmayı öğrenmeliyiz. Büyüklerimiz “düşenin dostu olmaz” derler. Doğrudur. Düşmemek ve ayakta durmak en önemli meziyettir. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Bu başarıldığı takdirde hem bizler hem de bizden sonra gelecek olan çocuklarımız, yeni nesil kazançlı çıkacak gelecekleri sağlam temeller üzerine kurmuş olacaklardır. Belki, buda yetmeyecek. Herkes bilmelidir ki hayat ve yaşam gün geçtikçe zorlaşıyor. Artık bundan sonraki yol ve yollar çok engebeli çok uçurum, çok tehlikeli. Alacağımız tedbirlerle bu yollardan geçerken en az hasarla aşabilir ülkemizi, insanlarımızı arzuladığı hedefe ulaştırabiliriz. Bunun için birlik ve beraberlik şarttır. Yine bir atasözüyle bunun önemini vurgulamak istiyorum. “Birlik ve beraberlikten kuvvet doğar.” Bu kuvvet sizleri ve sizden sonra gelecekleri mutlaka hedefe götürecektir. Bunu elde etmek için imanımızı, itibarımız, benliğimizi, kişiliğimizi ve en önemlisi birlik ve beraberliğimizi asla kaybetmemeliyiz. Düşman hiçbir zaman uyumaz, o sinsidir. O güçlüyü bütünüyle yok edemiyorsa parçalayarak yok etmeye çalışır. Bunun için değişik yöntemler kullanır. Onu maddi ve manevi yönden çökertmek için ne gerekiyorsa yapar. Bu tuzaklara asla düşmemeliyiz. Geçmişten aldığımız dersler bizlere bazı gerçekleri göstermiştir. Aynı hatalara düşmeden koyduğumuz hedefe emin adımlarla gitmek insanımızın, devletimizin ve geleceğimiz olan evlatlarımız için önemlidir. Bizim gibi düşünenlere kucak açmalı, düşman değil dost kazanmalıyız. Bir gün elbet bu dünya da artık bu yükü kaldıramayacak. O da bizlere isyan edecek. Bizi üzerinden atmak için ne gerekiyorsa yapacak. O zaman işte dünyanın da sonu olacak. Bunu çabuklaştıran, insanların huzurunu bozan, kendi çıkarları için başkalarının yaşamını hiçe sayanlar elbet bu yaptıklarının hesabını bir gün mutlaka onu yaratana vereceklerdir.