19 Mart 2007 Pazartesi

Evlilik öncesi ve sonrası,

Güzel duygu ve düşünceler içinde, daha anne ve babanın desteğini alan, henüz on sekiz yaşını doldurmuş hatta daha küçük yaşlarda başlayan evliliklerin, kısa zaman içersinde yıkılıp yok olmasının, dağılmasının belli nedenleri vardır. Nedenlerden biri, onlar hamdırlar ve henüz olgunlaşmamışlardır. Nedenlerden bir diğeri, evliliği bir kurtuluş gözü ile görmeleridir. Gözleri açılmamış ilk gördüğü kişiye gönlünü kaptırmıştır. İşte burada zannettikleri sevgi ağır bastığı için arkadaşlık döneminde bazı gerçekler göz ardı edilmiştir. Sigara ve içki kullanmak, küçük kumar oyunları oynamak, kısa etek giymek veya başı örtülü gezmek, başta pek sorun yaratmaz. Gençler, evliliği önce cinsellik ve maddiyat üzerine kurmakta, bu nedenle kişiler kendi aralarında sonradan sorun olacak şeyleri pek önemsememektedirler. Herkes hayalinde yaşattığı beyaz atlı prensini arar. Bunların gerçekleşmesi onlar için çok önemlidir. Arayış içindedir, pek çok arkadaşının bir sevgilisi vardır. Okulundan, çevresinden, iş yerinden, başka bir ülkeden birileri ile tanışarak ilk adım atılır. Televizyon veya sinemalarda görmüş olduğu güzel aşk filmlerinin etkisi ile aynı duyguları yaşama hayalleri kurar. İlk günler her şey çok güzel gider. Bu beraberlik sırasında çiftler, ileride sorun teşkil edebilecek bazı gerçekleri evlilik aşamasına gelinceye kadar, gizlemiş veya çözmemişlerdir. Pembe düşler içindedirler. Günümüzde en çok cinsel uyumsuzluktan, maddi sorunlardan, kayın valide ve gelin anlaşmazlığından, kültür farklılığından, hastalık sonrası, alkol ve uyuşturucu kullanımından, din ve kültür farklılıklardan dolayı anlaşmazlıklar yaşanmakta ve ardından kavgalı bir şekilde boşanmalara kadar uzanmaktadır. Evlendikten bir iki yıl sonra, göz ardı ettikleri, problem olmaz diye düşündükleri şey bir anda boşanmalarına neden olmaktadır. Yukarıda da bahsettiğim gibi alınan alkol, zamanla aşırı dozlara dönüşerek yuvanın yıkılmasına, az da olsa oynanan şans oyunları veya küçük yollu kumar, zamanla her şeyini kaybetmesine, uyuşturucu kullanması, ileride uyuşturucu bağımlısı olmasına, çevresinden ve yakınlarından bir şeyler çalması, küçük hırsızlıklar ileride çok büyük bir ceza almasına neden olabilir. Gerçeklerin dışına çıkarak söylenen yalan sözler, onun evlendikten sonrada her sıkıştığında bu yola sevk edebilir. Sorunsuz başlayan kayınvalide, görümce ilişkileri zamanla çekilmez hale dönüşebilir. Geçim sıkıntısı çekerken kendini varlıklı biriymiş gibi gösterebilir. Şu bir gerçektir ki, yıllar geçtikçe evlilikler ilk gün gibi kalmıyor. İşte burada, eşler arasındaki uyum, iş birliği, sevgi, güven, saygı, hoşgörü, sabır gibi özellikler ön plana çıkarak evliliğin devamını ya da sonunu belirtiyor. Evlendikten sonra göz ardı edilen, önemsiz gibi görünen veya gizlenen olaylar gün ışığına çıkmaya başlayınca işin tadı tuzu kaçıyor ve ardından kıskançlıklar başlıyor. Arkadaşlık döneminde aradığımı buldum diye düşünenler, evlendiklerinde aynı duyguları yaşayamadıkları zaman, hayal kırıklığına uğruyorlar. Bu da güveni sarsıyor. Erkek evin reisidir. Bu söz, erkeklerin ev içersinde tek söz sahibi olduğunun bir ifadesidir. Bu ona güç verir. Kadın daima ondan sonra gelir, hatta çocuğu olan eşler arasında ise kadın üçüncü plana da düşebilir.

Bu duygu ve düşünce, gerçekten bundan yıllar öncesine kadar böyleydi. Cahillik denir ve suç bilgisizliğe yüklenirdi. Bazı yörelerimizde hala böyle devam etmektedir. Bundan elli yıl önce okuma yazma oranı erkeklerde daha fazla, kadınlarımızda daha azdı. Şimdi bu oran sanki dengelendi. Teknolojinin getirdiği kolaylıklar ve evlerimize kadar giren Televizyon yayınları, gazeteler ve ilgili kitaplar okunmaya başlanınca bazı şeylerin değişmesine neden oldu. Köyden şehirlere göç edenler burada farklı bir yaşam buldu. Çocuklar okudu ve bu ortamda büyümeye başladı. Çalışan kadın zamanla ekonomik özgürlüğüne kavuştu. Artık kocasından para beklemiyor, kendi kazanıyordu. Gördükleri ve yaşadıkları ona kendi ailesi ile arasındaki giyiminden tutun, düşüncesine, davranışlarına kadar her şeyi ile karşılaştırma fırsatını buldu. Artık kadın, her şeyi bilir duruma geldi. Kendini savunan, hakkını arayan, hatta ekonomik özgürlüğe sahip oldu. Aileler, çocuklarına sahip çıkmaya başladı. Bütün bunlar yoluna girerken, bazı öz varlıklarımızı da yok ettiğimizi bilinen bir gerçektir. Başta, sabır, hoşgörü, güven, şefkat, anlayış gibi insanların iyilik özelliklerinin yok olduğunu vurgulamak istiyorum. Eşler evlendikten kısa bir zaman sonra, yaşadıkları, gördükleri karşısında, onun hayal ettiği kişi olmadığını anladığı an, art arda yaşanan aile faciaları, şiddetli geçimsizlikler yüzünden endişeye kapılıp daha fazla yıpranmamak için bu mücadeleye devam etmeyerek mahkemeye başvurup hemen boşanmak istemektedirler. 17 Şubat 1924 tarihinde Türk Medeni Kanunu kabul edilince, Kadına boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerine tasarruf hakkı tanındı. Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı. 4 Nisan 1926 tarihinde Resmi gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 da yürürlüğe girdi. Çünkü artık kadın tek başına ayakta durabilmekte ve kendinde bu gücü bulabilmektedir. Ancak son zamanlarda artan boşanmalar yüzünden ortada kalan çocuklar aileler içinde sorun olmaya başlamış ve toplum içinde üzücü olayların yaşanmasına neden olmuşlardır. (Bunlar sırası geldikçe örnekler verilerek açıklanacaktır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder