27 Ekim 2009 Salı

Hac ziyareti.




Sevgili okurlarım 03,11,2009 salı günü Hac ziyareti için Mekke ve Medine'ye gideceğim ve yaklaşık bir ay yazılarımdan, sizlerden ayrı kalacağım. 04,12,2009 günü döndükten sonra tekrar sizlerle beraber olacağım.
Saygılarımla,

http://metashacrehberi.blogspot.com/

21 Ekim 2009 Çarşamba

Lokman Hekim hakkında bilgiler ve önemli tavsiyeleri

LOKMAN ALEYHİSSELÂM

Peygamber veya veli. Davut aleyhisselâmın Arabistan'ın Umman tarafında yaşadı. Lokman Hâkim Davut aleyhisselâmla görüşüp ondan ilim öğrendi. Davut aleyhisselâm a peygamberlik bildirilmeden önce, müftü olan Lokman Hâkim, Davut aleyhisselâma peygamberlik bildirildikten sonra fetva vermeyi bıraktı. Dâvud aleyhisselâma ümmet oldu. Kendisine hikmet verildi. Eyyûb aleyhisselâm ın teyzesinin oğlu olduğu da rivayet edilmektedir. Fransız bilginlerinin, Calinos'un (Galen'in) bir adı da Lokman Hâkim idi demeleri yanlıştır. Çünkü Lokman Hâkim, Davut aleyhisselâm zamanında; Calinos (Galen) ise, ondan bin yıl kadar sonra yaşamıştır. Lokman ismi Kur'ân-ı kerim'de geçmekte olup, bir sureye (otuz birinci sure) Lokman ismi verilmiştir. Bu surenin on ikinci ayetinde mealen; "Biz Lokman'a hikmet verdik. " buyrulmaktadır. Buradaki hikmet tabirinin; akıl, anlayış, ilim, ilimle amel etmek ve doğru karar vermek demek olduğu tefsir kitaplarında yazılıdır. Lokman Hâkim tabiplerin piridir. Hikmetli sözleri ve oğluna verdiği nasihatler meşhurdur. Kur'ân-ı kerim'de Lokman suresi 3. ayet-i kerimede mealen; "Bir vakit Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Yavrum! Allah'a ortak koşma, çünkü şirk çok büyük zulümdür. " buyrulmaktadır.

Lokman Hâkim’e sen bu hâle nasıl geldin dediklerinde; "Doğru sözlü olmak, emaneti yerine getirmek, lüzumsuz söz ve işi terk etmekle. " cevabını verdi. İnsanlar ondan nasihat istediler, o da şöyle nasihat etti: Öncekilerin ve sonrakilerin ilimleriyle amel edilebilmesi için sekiz şeye dikkat etmek lazımdır. Dört zamanda dört şeyi korumak gerekir; Namazda gönlü, halk arasında dili, yiyip içmede boğazı, bir kimsenin evine girince de gözü korumaktır. İki şeyi hatırdan hiçbir zaman çıkarmamalıdır. Bunlar; Allahın büyüklüğü ve ölümdür. İki şeyi de tamamen unutmaya çalışmalıdır. Bunlar da; bir kimseye yapılan iyilik ile dost ve yakınlardan görülen kötülüktür. " Lokman Hâkim’in oğluna nasihatlerinin bir kısmı şöyledir: "Ey oğlum! Dünya derin deniz gibidir. Çok insanlar onda boğulmuştur. Geminin takva, yükün iman, hâlin tevekkül olsun, umulur ki kurtulursun."

"Ey oğlum! Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak ve meclislerde, toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme! İhtiyacım yok diyerek de ilmi terk etme. " "Ey oğlum! Allah ı anan (hatırlayan) insanlar görürsen onlarla otur. Âlim olsan da, ilminin faydasını görürsün ve ilmin artar, sen ehil isen sana öğretirler. Allah onlara olan rahmetinden seni de faydalandırır. Allaha zikretmeyenleri görürsen onlardan uzak dur. " "Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O, her sabah zikir ve tespih ediyor, sen ise uyuyorsun."

"Ey oğlum! Seçilmiş kullara teslim ol, kötülerle dost olma. " "Ey oğlum! İnsanlara iyilikleri emir ve nasihat edip kendini unutma! Yoksa mum gibi olursun. Mum insanları aydınlatır, fakat kendini yakıp eritir. " "Ey oğlum! Yalandan çok sakın! Çünkü dinini bozar ve insanlar yanında mürüvvetini azaltır. Bununla hayânı, değerini ve makamını kaybedersin."

"Ey oğlum! Kötü huydan, gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol. " "Ey oğlum! Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma. İnsanların elinde olana tama etmekten sakın. Kazaya razı ol ve Allahın sana verdiği rızka kanaat et. " "Ey oğlum! Dünya geçici ve kısadır. Senin dünya hayatın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmış, çoğu geçmiştir."

"Ey oğlum! Tövbeyi yarına bırakma, çünkü ölüm ansızın gelip yakalar. " "Ey oğlum! Sükût etmekle pişman olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır. " "Ey oğlum! Helâl lokma ye ve işlerinde âlimlere danış, işlerini nasıl yapacağını onlara sor. " "Ey oğlum! Âlimler meclisine devam et. Bahar yağmuru ile yeryüzünü yeşillendiren Allah, âlimlerin meclisindeki hikmet nuru ile de müminlerin kalbini aydınlatır."

"Ey oğlum! Amel ancak yakın (Allaha olan ilim ve marifet) ile yapılır. Herkes yakini nispetinde amel eder. Amel noksanlığı, yakin noksanlığından gelir. " "Ey oğlum! Bir hatâ işlediğinde hemen tövbe et ve sadaka ver. " "Ey oğlum! Ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecburiyetinde kaldığın gibi, ölüme de mahkûmsun. Dirilmekten de şüphe ediyorsan, uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin."

"Ey oğlum! Helâl kazanç ile yoksulluktan korun. Yoksul kimse şu üç musibetle karşılaşır: Din zayıflığı, akıl zayıflığı ve mürüvvetin kaybolması. " "Ey oğlum! Merhamet eden merhamet bulur. Sükût eden selâmete erer, hayır söyleyen kâr eder, kötü konuşan günahkâr olur, diline hâkim olmayan pişman olur. " "Ey Oğlum! Dünya malından yetecek kadarını al, fazlasını âhi ret için hayra sarf et, Sıkıntıya düşecek ve başkasının sırtına yük olacak şekil de tembellik etme."

"Ey oğlum! Sakin kimseyi küçük görüp hakaret etme. Çünkü onun da senin de rabbimiz birdir."

Lokman Hâkimin oğlu: "Babacığım, insanda hangi haslet daha iyidir?" diye sorunca; "Temiz, halis din. " buyurdu. Eğer iki haslet olursa? "Din ve mal", üç haslet olursa? "Din, mal ve hayâ. " buyurdu. Dört haslet olursa? Dedi. "Din, mal, hayâ ve güzel ahlâk. " buyurdu. Beş haslet saymak icap ed erse diye sorunca; "Din, mal, hayâ güzel huy ve cömertlik. " buyurdu. Altı haslet sayarsak deyince; "Ey oğlum! Allah her kime bu beş iyi hasleti verdiyse, o kimse mümin ve muttakidir. Allah katında veli ve sevgilidir. Şeytanın şerrinden uzaktır. " buyurdu. Oğlu: "Babacığım, insandan en kötü haslet hangisidir?" dedi. "Allaha inkârdır" buyurdu. İki olursa dedi. "İnkâr ve kibirdir. " buyurdu. Üç olursa dedi. "İnkâr, kibir ve şükür azlığı. " buyurdu. Dört olursa dedi. "İnkâr, kibir, şükür azlığı ve cimrilik. " buyurdu. Beş olursa diye sorunca; "İnkâr, kibir, şükür azlığı, cimrilik ve kötü ahlâk. " buyurdu. Altı olursa deyince; "Ey oğlum! Bu beş kötü hasletin bulunduğu kimse münafıktır, şakidir ve Allaha uzaktır. " buyurdu.

Hafs bin Ömer'den rivayet edildi ki: Lokman Hâkim, yanına bir hardal torbası koydu ve oğluna nasihat etmeye başladı. Her bir nasihatte bir hardal tanesini çıkardı. Nihayet hardalları tükendi. Sonra da; Ey oğlum! Sana o kadar nasihat ettim ki, şayet bu nasihatler bir dağa verilse idi, dağ yarılır, parça, parça olurdu" buyurdu. Oğlu da bu
nasihatleri tuttu.

İkinci nasihat,

Lokman Hakim'in kim olduğu hakkında muhtelif rivayetler vardır. Ancak Şeyhülislâm Ebussuûd Efendinin nakline göre bu rivayetlerin hülasası şöyledir: Lokman İbni Bâurâ ki' Azer evlâdından olup Eyyüb aleyhisselâmın hemşire veya teyze zadesi imiş, uzun müddet ömür sürmüş, Davud aleyhisselâma yetişmiş ve ondan ilim almış ve onun peygamberliğinden önce fetva da verirmiş. Kendisi sanat sahibi olup İsrail Oğullarında kadılık ettiği de söylenmiştir. Bâzıları bunun bir nebî olduğuna da kail olmuşlar ise de alimlerin cumhuruna göre, nebî değil bir hakîm idi. Bilindiği gibi, her nebî hakîm ise de her hakîm nebî değildir.

Alimlerin örfünde hikmet, insan nefsinin nazarî ilimleri iktibas ve tatbikatta faziletli işleri takatî nispetinde tam bir meleke kazanarak elde etmesi ve olgunluğa kavuşmasıdır. Yani hikmet, kâh nazarî ve kâh ilmî olarak tarif edilirse de tam manasıyla hikmet, illet ve sebepleri bilerek gayeye isabet edecek şekilde ameli ilme, ilmi amele uydurmaktır. Bunun için kendine hikmet verilene bir çok hayırlar verilmiş olduğu beyan buyrulmuştur. Allahü Teâlâ'nın âlemde hikmetiyle koyup tahsis ettiği sebepleri ve hükümleri, yani kanunları keşfederek ondan bir takım ilmî neticeler çıkarmak kabiliyeti, şüphe yok ki Allah'ın büyük bir ihsanıdır. Ve hakîm olan kimseye yakışan da ilmî ve amelî olarak bunun şükrünü eda etmektir. Nitekim Allahü Teâlâ «Biz Lokman'a hürmeti verdik ki şükret Allah'a diye» buyurmuştur. Bu şükrün ilmî haysiyeti evvelâ o hikmetin, Allahü Teâlâ'nın bir vergisi olduğunu bilerek Allah'ı şirkten, ortaklıktan tenzih etmektir. Amelî haysiyeti de işlerinde takip ettiği gaye ve maksatlarında kendi hevesini değil, Allah'ın rızâsını gözetmektir. Bu şükrü kim eda ederse kendi lehine şükretmiş olur. Çünkü sonunda faydası kendine âid olur. Lâkin kendine hikmet verilenler içinde, nankörlük ederek küfre sapanlar da olmuştur. Bunların nankörlüğü de, yani o hikmeti Allah'tan bilmeyerek ben yapıyorum diye şükürde bulunmayıp kötüye kullanması kendi aleyhine olur. Çünkü Allahü Teâlâ zengindir, ihtiyacı yoktur, hem Hamid hem Mahmuddur. Filan feylesof hikmet nâmına nankörlük ederse ona hiç bir zarar eriştiremez, kendi kötülenmiş olur.

Lokman Hakim'in şükrünü nasıl eda ettiğine dâir hikmet ve ahlâktan bir iki numune Kur'ân-ı Kerîm'de zikrolunarak şöyle beyân buyrulmaktadır: Hani, yani unutma daima an, o vakit ki Lokman da oğluna dedi, ona vaaz ediyordu, nasihat veriyordu:

-Ey oğulcuğum, yavrum! Allah'a şirk koşma. Çünkü şirk çok büyük bir zulümdür. Billahi şirk çok büyük bir haddini aşmaktır, önce zulüm bir haksızlıktır. Çünkü zulüm bir şeyi mevziinden başka yere koymaktır. Allah'ın hakkını Allah'tan başkasına vermektir. Aynı zamanda Allah'ın mükerrer kıldığı, şeref verdiği insan nefsini mahlûka ibadet ettirerek zelilleştirmektir. İkinci olarak büyük bir zulümdür. Zira mabutluğu hiç mevzu olmayan ve olmasına hiç bir şekilde imkân bulunmayan bir mevkie koymaktır. Zira Ahmed'in malını alıp da Mehmed'e vermek zulümdür. Çünkü bu, Ahmed'in malını Mehmed'in eline koymaktır. Lâkin hibe veya satış gibi temlik sebeplerinden birisiyle o malın, sonradan Mehmed'in mülkü olabilmesi mümkündür.

Halbuki şirk koşmak mabutluğu Allah'tan başkasına vermektir. Allah'tan başkasının ise mabut olmasına hiç bir şekilde cevaz ve imkân yoktur.

Yavrum! Muhakkak ki yaptığın iyilik veya kötülük bir hardal danesi kadar küçük ve gizli ve ne kadar yüksek veya alçak olursa olsun, Allah onu getirir, Ahirette karşına koyar. Çünkü Allah'ın lütfü çok kudreti en ince en gizli şeylere yetişir, ilmi ile hepsini bilir.

Yavrum! Namazı devamlı kıl, kendini erdirmek için iyiliği emredip kötülüğü nehyet, diğerlerini kemale erdirmek, cemiyeti doğrulukla götürmek için başına gelene de sabret. Yani iyiliği emredip kötülüğü nehyetmek kolay değildir. O yüzden başına bir takım musibetler gelmesi mümkündür ve onlara sabretmek lâzımdır. Çünkü bu işlerin her birisi azmolunacak büyük işlerdendir, insanlara avurdunu şişirme, avurt etme, yani iyiliği emredip kötülüğü nehyetmekle beraber böbürlenip kibirlenme. Yer yüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah kurulanın, övünenin hiç birini sevmez. Gidişinde mutedil ol, sesinden de biraz indir, söylerken bağırma. Çünkü seslerin en beti, en hoşa gitmeyen tatsızı her halde eşeklerin sesidir.

Yukarıda Lokman Hekin ile ilgili tavsiyeleri fırsat buldukça okur ve günümüz içinde yaşadıklarımızla hep karşılaştır yorumlar yaparım. Size de tavsiye ediyorurum. Mutlaka okuyunuz.

20 Ekim 2009 Salı

Dünya yakında çöplüğe dönecek.





Küresel ısınma ve artan teknoloji kirliliği dünyamızı artık bir çöplüğe dönüştürmeye başlamıştır. Denizlerimiz kirlenmeye ve burada yaşayan canlıların nesilleri yok olma tehlikesi içine girmiştir. Kağıttan cam eşyaya, plastikten diğer metallere kadar tüm teknoloji artıkları bu dünyada çürümeye bırakılmış ve bunların getirdikleride insan ve diğer canlıların yaşamını zorlaştırmaya başlamıştır. Bu kirlilik çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Önüne geçilmediği ve tedbirler alınmadığı takdirde yakın zamanda dünyamızda yaşama alanları tehlikeli atıklar içinde kalacaktır.



Şimdi tassarruf zamanı.

Kaçış yok.

Kaçış yok. İşte, şansı yaver gitmeyen bir balık ve nereden geleceği de belli olmayan bir tehlike. Kurtuluş yok.