2 Haziran 2007 Cumartesi

Küresel ısınma

Başka bir dünya yok..........!

BUZULLAR ERİYOR. TOPRAK KURUYOR.KÜRESEL ISINMA HER YIL DAHA FAZLA KENDİNİ HİSSETİRİYOR.GECİKMEDEN ÖNLEMLER ALINMALI........!






Karada ise durum daha vahim. İnsanlar ve tüm canlılar bundan etkileniyor. Ormanlar yok oluyor, Sular çekiliyor ve toprak ölüyor.






Yetkililerin son günlerde sık sık gündeme getirdiği küresel ısınma ve dünyamızın durumu hakkındaki sözlerini dün gibi hatırlıyorum. Bundan on yıl kadar öncede bahsediliyordu ve aynı sorunlar dile getiriliyordu. Sizlerde anımsayacaksınız kutuplardaki ozon tabakasının delindiği, sera etkisi sıcaklıkların başladığı, gereken tedbirlerin alınmasının şart olduğunu uzmanlar bas bas bağırarak haber veriyordu. Bunun için bazı duyarlı ülkeler çağrılara kulak verip tedbirlerin alınmasını istemiş ve hatta bizzat halkının geleceği ve onu küresel ısınmadan korumak için bunun uygulanmasına başlamıştı. Geçen bu zaman içersinde bu söylenenler bu güne kadar hep kulak arkasına atılmıştır. Hâlâ bazı ülkeler buna duyarsız davranmaya devam ederken, şimdi pabuç pahallı olunca herkes ve her ülke bu konu üzerinde birşeyler yapılmasını, kalıcı tedbirlerle bunun önüne geçilmesini istemekte, bazıları ise hâlâ kendi çıkarları için dünyayı mahvetmeye devam etmekte olup akılları başlarına gelmemiştir. Bir gün gelecek ve onlar da pişmanlık duyacaklar ama belki o zaman da iş işten de geçmiş olacak. Bu sese kulak verenler için henüz her şey bitmiş değil. Bir söz vardır “Zararın neresinden dönersen o senin için kârdır”
Her yıl biraz daha fazla ısınıyoruz.

Çöl fırtınasına yakalanmış bir Fok alilesi

Sonucunda bunlar da yaşanabilir.
Ülkemizde de artık bu konu gündeme taşınmış ve bu yaz tüm yörelerimizde susuzluk çekileceği ve özellikle büyük şehirlerimiz başta olmak üzere susuz bir yaz geçireceğimiz basın ve yayın organlarımız tarafından dile getirilmiş hatta bazı yörelerimizde susuzluğun, kuraklığın başladığı da vurgulanmıştır. İşte, hep bu aşamaya gelindiğinde tedbirler alınmak istenir, acil önlemlere girişilir. Bundan on yıl önce uyarıldığında bu işlemler dikkate alınsaydı her ülke kendi üzerine düşeni harfiyen yerine getirseydi belki bugün bu sorunlarla karşılaşılmayacaktı. Belki daha az bir maliyetle bu olayı geciktirecek veya alınan acil önlemlerle kısman de olsa önüne geçilecekti. Şimdi maddi ve manevi kayıplar bu zaman içersinde daha büyük ekonomik kayıplara sebep olmuş ve alınacak tedbirlerin maliyeti belki yüz, beklide bin misli artmış ve artmaya da devam edecektir. Şimdi neler olacak ve ne gibi felaketler kapımızı çalacak, bunları düşünmeliyiz Savaşı, silahı, din ayrımcılığını, çıkar çatışmalarını, zenginliklere daha büyük zenginlikler katmak yerine, bunları şimdilik bir kenara bırakıp tüm dünya ülkeleri hemen ve acilen bunun önlemlerini almak için bir araya gelmelidirler. Bunu gerçekleştirmek o kadar zor değildir. Nasıl bir uluslararası müzik yarışmalarında, şenliklerde, sportif faaliyetlerde ülkeler bir araya geliyor insanlar birbirleri ile kaynaşıyorsa dostluklar kuruluyorsa, dünyamızın bu kötü gidişi için bir araya gelinebilir, gereken önlemler alınabilir, artık birlik ve beraberlik zamanıdır, artık iş sen ben işinden çıkmış dünya meselesi haline gelmiştir. Yakında kapımıza daha büyük felâketler gelecek ve bunların altında da kalkılamayacaktır. Yarın çok daha geç olabilir. Felâketler kapımızı çalmaya başlamıştır. Dünyanın her yerinde tabii afetler bir biri ardına gelmeye başlamıştır. Bu daha da artarak devam edecektir. Bu belirtiler iyiye delalet değildir. Kitlesel ölümler başlamıştır. Toprak kayması, erozyon, yeraltı ve yerüstü depremler ve volkanik faaliyetler, suların yeryüzündeki dengesiz hareketleri ve su baskınları, hortumlar, kutuplardaki erime ve buzulların çözülmesi, kuraklık ve açlıktan daha yaşını doldurmamış çocukların topluca ölümleri, artan hastalıklar, işte bunlar kötü günlerin habercisidir. Bunun için neler yapmalı, ne gibi tedbirler almalı. Bu konu önem kazanmıştır. Her ülke kendi sorunlarını biliyor ve tedbirlerini alabilir. Aşılamayan konularda ülkeler bir araya gelerek ortak ve kalıcı çözümler üretebilir. Ülkemizden bir örnek vermemiz gerekirse. Ekonomik çıkarlar için bir ülkeden diğer bir ülkeye binlerce kilometre mesafelere petrol boru hatları ile petrol taşınıyor ve bu yapılabiliyorsa, yarınımızı susuz, çorak ve çöl görmek istemiyorsak bu sistemle bol suyu olan akarsularımızdan ve barajlarımızdan, kurak ve çölleşmeye yüz tutmuş olan bu arazilerimize suyu taşıyabilir ve yörelerimizi canlandırabiliriz. Kışın yağan yağmurların birikmesi için su kanalları açarak bu bölgelerde suni göletler oluşturabiliriz. Denizlerimize kadar uzanan ve boşa giden akarsularımızı setler kurarak durdurabilir veya başka yerlere taşınmasını sağlayabiliriz. Şehir içi ve dışındaki dere ve akarsularımızı ıslah ederek taşkınlıklarını önleyebiliriz. Resmi dairelerde, hastanelerde, okullarda, camilerde, şehir içinde boşa akan çeşmelerin ve tuvaletlerin rezervuarları değiştirebilir, su borularını onarabilir patlayan su boruları ise acil ekipler oluşturarak anında müdahale edip yirmi dört saat hizmet vererek su kaybının önüne geçerebiliriz. Park ve bahçeleri gündüz değil geceleri (damlama)usulü ile sulama yapabiliriz.Yerel yönetimler bu konu için vatandaşlarından bazı isteklerde bulunurken, yerel yönetimlerin de kendilerinin alması gereken tedbirleri de olmalıdır. Bu sözü niçin yazdığımı da izah etmek isterim. Son günlerde Televizyon kanallarında ortak bir haber vardı. Susuz bir yaz geçireceğimiz haberi. Bunun için halkımızı uyarılarak su kullanımı için daha dikkatli olmaya çağırmaktadır. Biz bunlara şimdiden özen göstermeye başladık ama belediyelerimiz malesef buna duyarlı olmadı. Bundan bir hafta kadar önce sokağımızda patlayan bir su borusundan akan su belediyemizi birkaç kez uyarmamıza rağmen günlerce su boşuna yollara aktı. Belki bir günlük suyumuz böylece heba oldu gitti. Bir başka ilimizde de aynı şikâyetler gündeme gelmiştir ve gelmeye devam edecektir. Bunun için belediyeleri biz vatandaşlar olarak duyarlılığa çağırıyor ve onlardan da tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Yazın orman yangınlarının çok yoğun olduğu bir mevsimdir ve bunun için orman bakanlığı tedbirler alarak bu bölgelere ek personel ve ulaşım yardım araçları sağlıyorsa, yazın susuzluk çekeceğimizi televizyonlardan halkımıza mesajlar veriliyor tedbirler isteniyorsa aynı hassasiyeti ve özeni bunun içinde alınmalıdır diye düşünüyorum. Özellikle ormanlık alanlarımıza yakın yerlerde yapılacak suni göletlerle sulama dışında orman yangınlarından da anında yararlandırabiliriz. Bu göletler yangının kısa süreler içersinde su ihtiyacını karşılamış olacak ve söndürme işini çabuklaştıracaktır. Milli servetimiz olan ormanlarımızı korumalı ve onları yok etmemeliyiz. Yenilerini dikemiyorsak o zaman olanı korumalıyız. Bunun için neler yapabiliriz. Halkımızı ağaç dikmeye ve ona bakmaya özendirmeliyiz. Çevremizde ağaçlandırmak için bekleyen hiçbir işe yaramayan pek çok boş alanlarımız mevcut. Belediyelerimiz ve orman bakanlığımız müşterek bir çalışma ile bu alanları belirleyebilir. İnsanlarımızı fidan dikerek bu çorak alanları yeşertilip ormanlarımızın çoğalmasına yardımcı olabiliriz. Birkaç işçinin görev alacağı belediyenin ve orman işletmesinin belirlenen bu araziler üzerinde her evlenen çifte nikâh memuru tarafından dikilmesi için adını taşıyan ağaç fidanı verilerek onun bakım ve sulamasını, ölen insanların anılarını yaşatmak için yine yine onların anısına bu alanlarda fidan dikmelerini sağlayabiliriz. Okula henüz başlayan veya okuldan mezun olan çocukların burada kendi adına dikilmiş ağaçları olabilir. Ormanlarımızı yeşertmeli ve onları korumalıyız. Özellikle yazın orman yangınlarının en yoğun olduğu yörelerde orman alanları içinde kalan ve piknik yerleri dışındaki yerlerde piknik yasaklanabilir. Bu araziler üzerine uyarıcı tabelalar konularak vatandaşa tedbirler hakkında bilgi verilebilir. Televizyon kanallarında, Camilerde, Okullarda halka ve yeni yetişen çocuklarımıza Küresel ısınma , milli servetimiz olan ormanlarımız ve onun korunması için yetkililer tarafından anlatılmalı işin ciddiyeti vurgulanmalıdır. En iyi iletişim aracı olan basın ve yayın organları, Televizyonlardan bu konu hakkında tek bir ses olmalı halkımızı sık sık uyarılmalıdır. Sanayiclerimiz, Fabrikalarında üzerine düşen grevi tam ve eksiksiz yapmalı arıtma sistemlerini kurmalıdır. Kaynaklarımız kurutulmamalı ve kirletilmemelidir. Halkın sağlığı,ülkemizin zenginlikleri korunmalı ve denetimler arttırılmalıdır. Sonradan pişmanlık fayda vermez. Milli servetlerimiz olan ormanlarımızı yok etmemeliyiz. Acil tedbirler alarak bunun önüne geçmeliyiz. Bu konuda faaliyet göstetren kurum ve kuruluşlarada da maddi ve manevi destekte bulunmalıyız.
Öte yandan ülkemizin üç tarafı denizlerle çeverilidir. Denizlerimizden istifade edebiliriz. Bundan sonra yapılacak yatırımlarda, özellikle Askeriye, Okul, Otel, Hastane, kamu binaları gibi toplumun yoğun olduğu ve denize kıyısı olan bu yerlerde deniz suyunu temizlik amaçlı olmak kaydıyla (Tuvaletlere tamamı deniz suyu,diğer temizlik işlerinde ise %50 tatlı su %50 deniz suyu), yeni yapılacak bu inşaatlara ücretsiz veye çok az bir bedelle kullanılmak üzere belediye ek borularrla buralara hizmet götürebilir. Temiz ve tatlı suyu içme, sulama amacına yöneltir, böylece bu uygulama ile tonlarca temiz su tasarrufu sağlayabiliriz. Özellikle yazın bir damla suya muhtaç olmasmak için içme suyumuzu temizlik amacı ile kullanmamalıyız veya en az seviyelere düşürmeliyiz.Genellikle sayfiye yerlerinde su her zaman problem olmuştur. Bu bir çözüm olabilir.
Ülkemiz bu duyarlılığı gösterecek örnek bir ülke olmaya aday olmalıdır. Yarınımızı emanet edeceğimiz çocuklarımıza daha güzel bir ülke bırakmalıyız. Bunun için el birliği ile çalışmalı ve gereken özeni göstermeliyiz Tıpkı Tema vakfının göstermiş olduğu çaba gibi ona destek olmalıyız. Bu siteden
http://www.tema.org.tr/ vakfına girerek her türlü bilgiyi alabilir ve böylece sizinde bu çorbada bir tuzunuz bulunmuş olur.
Küresel ısınma ve tabii afetler hakkında bazı görüntüler.










Tabii afete maruz kalmış yörelerin ihtiyaçlarının karşılanması ve bu konuda devletin alması gereken önlemler,tabii afet nedeniyle meydana gelen hasar ve tahribata ilişkin hizmetlerin yürütülmesine dair kanun ve maddeleri hakkındaki bilgiyi aşağıdaki adreslerde bulabilirsiniz. (http://alomaliye.com/agustos_06/tabii_afet.htm)
(http://www.fiskobirlik.org.tr/2090.htm)
(http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2006/08/20060827-1.htm)
http://www.jeofizik.org.tr/tuze/4123_sayili_kanun.pdf













Yaşamak isteyen çiçek bir damla su için mendil açarak yardım istiyor."Ölüyoruz bir damla su lütfen" diye yalvarıyor. Bu böyle devam ederse, aramızda hiç bir fark olmayacak.

Çözüm birlik ve beraberlikten geçer.

4 yorum:

  1. bence son derece gusel resımler ve yazılar var

    YanıtlaSil
  2. öyle bir duruma geldikki baksanaza yorum yapan sadece iki kişi kimsenin umrunda bile diil...

    YanıtlaSil
  3. “Küresel ısınmanın artık geri dönüşü yok ve bu yüzden milyarlarca insan yüzyıl sona ermeden hayatını kaybedecek...” Bu çarpıcı görüş, dünyaca ünlü bilimadamı Profesör James Lovelock’a ait.

    ' ele geçirdiği BM’nin küresel ısınma raporuna göre artık çok geç! Veriler artık dünyanın sonunu getirecek kıyamet için düğmeye basıldığı yolunda. Küresel ısınma öyle bir boyuttaki verdiğimiz hasarı tamir etme imkanı yok artık...

    ' Buzul çağına giriyoruz!
    Rus bilim adamları son dönemde yaşanan küresel ısınmanın ardından dünyanın soğumaya başlayarak yeni bir buzul devrine gireceğini iddia etti.

    ' DÜNYA FELAKETE DOĞRU ADIM ADIM İLERLİYOR.. BUZULLAR YAKLAŞAN KIYAMETİN EN BÜYÜK HABERCİSİ. KIYAMETTEN DÖNÜŞ İÇİN VERİLEN SON TARİH İSE; 2012...

    YanıtlaSil
  4. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdürmeliyiz. Önemsemeliyiz. Sonuç ne olursa olsun sesimizi duyan birileri mutlaka çıkacaktır. Şimdi birlik ve beraberlik zamanı.
    Daha önümüz aydınlık, kararmadı. İnancımızı yetirmemeliyiz. Bu da kaybolursa işte o zaman felaket kapımızı çalabilir. İlginize Teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil