22 Şubat 2007 Perşembe

Hata nerede acaba?

Evliliği, hep iyi yönleri ile düşünüyoruz. Şimdiki gençler, arkadaşlık dönemlerinde anne ve babalarından aldıkları destekle her türlü mutluluğu yaşıyorlar, geziyorlar, eğleniyorlar, yaşam onlar için vardır sanılır. Hiç bir zorlukla, karşılaşmak istemezler. Hiçbir engel tanımazlar. Ufak bir sorunla karşılaşsalar hemen tepki gösteriyor hatta kısa zamanda geçinemiyoruz diyerek hemen boşanmaya karar veriyorlar. Bizlerde bu dönemleri yaşadık. Bazı günler sevgilimizle buluşabilmek, her türlü tehlikelere göğüs gerip bir dakika bile olsa beraber olabilmek için türlü entrikalar çevirirdik. İstemeden bile olsa söylediğimiz tatlı yalanların, çevirdiğimiz dolapların haddi hesabı yoktur. Gün gelir dayak yerdik, gün gelir parasız da kalırdık ama yılmazdık her şeye göğüs gererdik. Sevdiğimizden haber alamadığımız günler, sıkılır, üzülür, sesini duymak, bir saniye bile olsa onu görmek isterdik. Kendimizi ona beğendirmek için aynanın önünden saatlerce ayrılmaz, hangi elbiseyi giysem diye dolabı didik, didik tarardık. Çoğu kez annemize fırsat kalmadan giysilerimizi kendimizi ütülerdik. Her okul çıkışı veya her iş dönüşü, sevdiğimizi, kapısının önünde görmek için kan ter içinde koşar dururduk. Bunları dün gibi hatırlıyorum. Pek çoğumuz bu duyguları yaşadı. Bunları okurken kendi düşlerini, yaşadıklarını tekrar hayallerinde canlandırdıklarını düşünüyorum. Çoğumuz, sevdiğimizle birlikte evlilik hayaller kurmuş, evlerimizi dahi döşediğimiz günler olmuştur düşüncelerimizde. Burası yatak odamız olsun, burası çocuk odası, şu yan tarafta oturma odası. Balkonumuz yeşil tepelere, boğaza baksın. Oradan geçen gemilere el sallarız. Bahçemize birde köpek alırız. Arabamız, yatımız, yazlığımız. Bunlar hep iyi, güzel hayaller, ya madalyonun diğer yüzüne ne demeli. Hayat, yaşam hep böyle mi olacak? Kendi aile yaşamımızda bu canlı örnekleri gördüğümüzü ne çabuk unutuyoruz. Anne ve babamızın evlendikten sonra karşılaştıkları zorlukları, engelleri nasıl aşmaya çalıştıklarını ne çabuk unutuyoruz. Bu duygular, bu düşünceler, bu heyecan nerede? Daha öncede belirttiğim gibi nikâh memuru bu mutlu düşünceler içinde masaya oturan ve evlenmeye karar veren çiftlere, iyi günlerde ve kötü günlerde, hastalıkta ve sağlıkta bir ömür boyu birlikte olmaya ne dersiniz dediğinde her iki çiftte tüm ziyaretçilerin önünde "EVEEEEEEET" diye haykırdığını biliyoruz. Ufak bir engelle karşılaşıldığı zaman hemen pes ediyor, bütün hayalleri oraya gömüyoruz. Bu sözler nerde kaldı? Aklıma şu soru geliyor. Acaba biz büyükler yanlış mı yapıyoruz? Galiba öyle. Beklide hep verdiğimiz için, alın teri ile kazanılmayan şeylerin değeri pek bilinmiyor. Hazıra konan çocuklarımız aynı zamanda doyumsuzluğa da alışıyor. Genelde, anne baba çocuklarını on sekiz yaşına kadar bakar büyütür ihtiyaçlarını temin eder. Biz ise evlendirdikten sonra dahi onlara aynı alışkanlıkla maddi ve manevi desteklerimizi sürdürüyoruz. Bu sınırı aştığımız zaman kendimize, eşimize, yakınlarımıza zarar verdiğimiz gibi farkında olmadan onlara da zarar mı veriyoruz? Buna dikkat etmeliyiz. Sorun burada da olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder