2 Nisan 2007 Pazartesi

Kan kardeşi

Kemal askerden gelmişti. Sevdiği kız Serap ile evlenebilirdi artık. Onun için en büyük engel olan askerlik sona ermiş ve şimdi yeni bir mutluluğa adım atmak istiyordu. Kışlasında, nöbette, yatakhanede velhasıl askerliği süresince aklından hiç çıkartamadığı sevgilisi ile birlikte olacaktı. Kolay değildi. Tam on sekiz ay boyunca sadece on beş gün izine geldiğinde onu görebilmişti. Her şey hazırdı. Kemal'in ısrarları ve birazda tedirginliğine rağmen anne ve babası ile Serap’ı istemeye gittiler. Daha önceden haberli geldikleri için çok güzel bir karşılama ve görüşmeler oldu. Serabın babası Hasan Bey, Kemalin ne iş yaptığını sorduğunda bir anda her şey tersine döndü. Kızın ailesi haklı olarak Kemal'in henüz doğru dürüst bir işte çalışmadığını öğrenince baştan kızlarını vermek istemediler. Ancak, bir iş bulur düzenini kurarsa olabileceğini söyleyerek bunun için kendilerinden bir süre talep ettiler. Kemal’in korktuğu başına gelmişti. Serap’ında tek endişe duyduğu nokta buydu. Buna hazır oldukları zaman tekrar görüşmek üzere evden ayrıldılar. Kemalin üzüntüsü yüzünden okunuyordu. Birden huzuru kaçtı. Karşı taraf haklıydı da. Düzeni olmayana kim kız verirdi. Bu sorununu çözmesi ve bir an önce bir iş bulması gerekiyordu. Yoksa Serap’a kavuşması çok zor olacaktı. Aylar geçti. Tüm aramalarına rağmen Kemal doğru dürüst bir iş bulamadı. Günlük yevmiye işleri ile harçlığını çıkartıyordu. Bu da bir evi geçindirecek kadar değildi. Boş geçirdiği günler de ise harçlığını ailesinden alıyordu. Onlara yük olduğunun da farkındaydı. Serap diğer taraftan Kemali sıkıştırıyor, bir an önce iş bulmasını ve tekrar istemeye gelmesini bekliyordu. Çaresizlik içinde kıvranıp dururken uzun zamandır görmediği kendisinden birkaç yaş büyük mahalle arkadaşı Ahmet ile karşılaştı. Kavgalarda hep onu koruduğu için çok severdi. Ahmet'in üzerinde gerçekten çok şık bir kıyafet vardı ve dikkat çekiyordu. Bir elinde paket diğer elinde pahalı olduğunu sandığı bir cep telefonu ile konuşuyordu. Şaşırmıştı. Oysa Kemal ile her karşılaştıklarında ondan borç alıyor ve birkaç hafta sonra da geri ödüyordu. O zamanlar doğru dürüst bir işi de yoktu. Bütün bunlar nasıl sahip olmuştu, merak ederek Ahmet'e sordu. "Piyangomu çarptı sana oğlum?" dedi. Gülüştüler ve sakin bir yere oturdular. Garsona çay siparişi verdikten sonra Ahmet başından geçenleri Kemal’e bir, bir anlatmaya başladı. "Biliyorsun, Hatice ile yeni evlenmiştim. Bir şirkette muhasebeci olarak çalışıyordum. Aldığım maaş başlangıçta bize yetiyordu. Her şey baştan güzel gitti. Evliliğimizin henüz birinci yılını yeni doldurmuştuk. Ev kirası, diğer masraflar da artmaya başladı. Karım bu durumdan pek hoşnut değildi ama idare etmek zorundaydık. Bu yüzden kredi kartlarına yüklenmeye başladık. Parasal sıkıntımız hissedilir duruma geldiğinden, eşim, evliliğimizin ikinci yılında sık, sık ben bunları hak etmiyorum, daha iyilerine lâyıktım, nerden seninle evlendim, demeye başladı. İstemeden birbirimizi üzüyor, kırıyorduk. Borçlar birikmiş, alacaklar kapıya dayanmak üzereydi. Eşimin doyumsuzluğu, gereksiz harcamaları, bitmeyen istekleri nedeniyle bir haylide borçlandık. Yuvamız yıkılmasın diye pek ses çıkartmadım. Uzun bir süre daha bu işte çalıştım. İş ile ilgili pek çok şeyler öğrendim. Her şey kaleme bakıyor ve dikkat gerektiriyordu. Evdeki durum, parasızlık ve huzursuzluk devamlı zihnimi kurcalıyordu. İşe kendimi veremiyordum. Sonunda bir hata yaptım ve işten çıkartıldım. Ortada kalmıştım. Eşimin bana karşı davranışları iyice çekilmez olmuştu. Çocuk sahibi de olamıyorduk. Bir gün hiç beklemediğim bir olay oldu. Dükkân, dükkân dolaşıp iş ararken yerde içi para dolu bir cüzdan buldum. Belli ki zengin birine aitti. Kredi kartları ve birkaç yüz Amerikan doları ile epeyce yüklü Türk lirası. Bu benim kurtuluşum olabilir dedim. Uzun bir süre düşündüm. Ne yapmalıydım. Bir yanda benden yiyecek bekleyen ve parasızlığı yüzüme vuran bir eşim, birikmiş kredi kartı borcum ve bir yanda içi para dolu bir cüzdan. İçimdeki şeytan bana bu parayı alıp harcamamı söylüyor, eşimin önüne atarak al sana işte para demek geliyordu. Bir an böyle yapmak istedim. İşsizdim ve uzun zamandır buna muhtaçtım. Cüzdan sahibinin zengin birinin olduğu belliydi. Nasıl olsa onda, bundan daha pek çoğu vardır diyordum. Ayaklarım beni doğru bir alışveriş merkezine götürdü. Kapının önüne geldiğimde bir türlü içeri giremedim. Bir güç beni engelliyordu sanki. Birden toparlandım. Bu yaptığımın yanlış olduğunu ve cüzdanı sahibine geri vermemi, bu güne kadar böyle bir şeyi yapmadım ve bundan sonrada yapmamam gerektiğini ve belki de günün birinde bunun acısını eşim, ailem ve doğacak çocuklarımın da çekeceğini düşündüm. Hemen cüzdanın içinde adres ve telefon numarası var mı diye aramaya başladım. Bulamadım. Aklıma kredi kartları geldi. Bir tanesini çıkartarak doğru Bankaya gittim. Bütün olanları oradaki yetkiliye anlattım. Bana bir süre orada beklememi söylediler. Yarım saat kadar bekledim. Güvenlik görevlisi ile banka müdürü ve yanında hiç tanımadığım yaşlı bir bey içeri geldi. Cüzdanı ve paraları saydılar ve yaşlı olanı her şey tamam eksik yok dedi. Sonra yanıma gelerek bana bu davranışımdan dolayı teşekkür etti, bir kartvizit uzatarak yarın seni bu adreste bekliyorum dedi ve elime bir miktar para uzattı. Önce almak istemedim ama ısrar etti, teşekkür edip oradan ayrıldım. Marketten, yiyecek, eşime de küçük bir hediye aldıktan sonra evime gittim. Bütün olanları ona anlattım. Bana çok kızdı. Eline geçen fırsatı kaçırmışsın, az bir para ile seni başından savmış, oysa o kadar çok para ile bu sıkıntıdan kurtulurduk dedi ve sabaha kadar benim bu davranışımı yüzüme vurdu. Uykum kaçmıştı. Bir yandan da eşime hak veriyordum. O para yanımızda olsaydı hem borçlarımı ödeyecek hem de uzun bir süre bizi idare edebilecekti, belki de küçük bir işporta tezgâhı açabilecektim. Bunları düşünürken uyumuş kalmışım. Sabah uyandığımda eşim yanımda yoktu. Onu evde bulamadım. Belli ki bu davranışım onu çok kızdırmıştı. Birkaç saat sonra, uzun zamandır kesik olan telefonumuz çaldı. Eşim, beni bir dahi görmek istemediğini en kısa zamanda boşanma dilekçesini bana göndereceğini söyleyerek telefonu yüzüme kapattı. Bunu hak etmiştim. Ben bir aptaldım. Ayağıma kadar gelen bu kısmeti tepmiştim. Bir anda her şey terse döndü. Ne yapacağımı bilemiyordum. Dışarı dahi çıkmak istemiyordum, çünkü her an bir alacaklı ile yüz yüze gelebilirdim. Bütün gün evin içinde dolandım durdum. Sabah erkenden o yaşlı adamın bana verdiği kartı yanıma alarak oraya gittim. Beni bir sekreter karşıladı. Kartı ona uzattım. Telefon ile birisini aradı ve bir kaç dakika sonra kendimi lüks bir odada buldum. Karşımda o gün gördüğüm yaşlı adam duruyordu. Beni güler yüzü ile karşıladı ve karşısına oturttu. Ne iş yaptığımı ve nerede çalıştığımı sordu. İşsiz olduğumu ve iş aradığımı söyledim. Geçmişimle ilgili bazı bilgiler verdim. Bütün dikkati ile beni dinledi, sonra cüzdanından bir miktar para çıkartarak bana uzattı. İhtiyaçlarımı almamı, birkaç gün içinde dokuma fabrikasının muhasebe servisinde çalışmak üzere işe alındığımı söyledi. Bu mutlu haberi iletmek üzere eşimi aradım. Telefonunu açmadı. Doğruca annesinin evine gittim. Kapıyı yüzüme kapattı. Beni dinlemedi bile. Bunu kendisine anlatmak için çaba harcadım ama başaramadım. Birilerini aracı koydum. Hep olumsuz cevap geldi. Sözde, onu kandırdığımı, iş buldum bahanesi ile eve dönmesini bekliyormuşum dediler. Dokuma fabrikasında tam üç ay aralıksız çalıştım. Her ay maaşımdan bir kısmı ile borçlarımı ödemeye başladım. Eşim, beni bir gün dahi arayıp sormadı. Aradan üç ay geçmişti evime bir celp geldi. Boşanma celbiydi bu. İlk celsede de boşandık." dedi. Kemal, Ahmet'i tüm dikkatiyle dinliyordu. Bardaktaki çaylar bitmişti. Ahmet, garsondan çayları tazelemesini istedi ve kuruyan ağzını birkaç yudum çayla ıslatarak konuşmasına devam etti. "İki yıl hiç durmadan çalıştım. Tüm borçlarımı temizledim. Bu yüzden ve de başıma gelen olaydan sonra yeni bir kız arkadaşı edinmedim. Aynı şeyleri yaşamak istemiyordum. Artık eski eşimi unuttum. Kendimi işime verdim. Bir gün patron beni yanına çağırdı. Sanırım beni uzun zamandır gizliden gizliye araştırmış ve hiç beklemediğim bir anda beni o servisin yetkilisi yaptı. Çok etkilendim. Sırtımı okşayarak bunu hak ettiğimi, bunda da başarılı olacağımı, sıkıştığım zaman kendisini her zaman görebileceğini söyledi. Gerçekten de başardım. Fabrika eskisinden daha iyi konumlara geldi. Yine işlerimin en yoğun olduğu bir sıra bir konuyu görüşmek için patronun bulunduğu odaya gittim. İçerde genç güzel bir bayan duruyordu. Beni tanıştırdı. Kızı imiş. Bunca zamandır ilk kez karşılaştık. Resimlerde kendini görüyordum ama bir araya ilk kez geliyorduk. Güzel bir kızdı. Kumral ve uzun saçları vardı. Pahalı ama sade bir giysi ile ayakta babasının yanındaydı. Göz göze geldik. Yüzünde acı dolu bir ifade vardı. Sıkıntılıydı. Onunda başından kötü bir evlilik geçmiş, kocası onu bir başkası ile aldattığı için evlilikleri daha birinci yılını doldurmadan boşanmışlardı. Kocasını ilk fabrikaya geldiğinde pek gözüm tutmamıştı zaten. Nitekim bu evlilikleri çok uzun sürmedi. Patron, bütün bunları daha önceleri bana anlattığı için biliyordum. Çok üzülüyordu. Bir süre odada iş konuşması yaptıktan sonra oradan ayrıldım. İşlerimiz çok iyi gidiyordu. Aradan bir hafta geçmişti. Hareketli ve yoğun geçen bir toplantı sonunda patronumuz Yaşar Bey aniden rahatsızlandı. Çok telaşlandık ve korktuk. Doktor bile çağırmamızı istemedi. Benden başka herkesi dışarı çıkarttı. Sadece benimle konuşmak istediğini söyledi. Oturduğu yerde zor duruyor, çok büyük acı çekiyordu. Ağzına, cebinden çıkarttığı bir hapı atarak sakinleşmeye çalıştı. Hemen konuya girdi. Benim ile ilgili düşüncelerini anlatmaya başladı. Beni çok sevmiş. Uzun zamandır benimle ilgileniyormuş. Bu yüzden bana güvendiğini, damadına güvenmediği için de hastalığı hakkında ne ona ne de kızını bir şey söylememiş. Nitekim bir türlü sevemediği damadından kurtulduğunu da söyledi. Artık yolun sonuna yaklaştığını ve hastalığının onu bu işleri daha fazla götüremeyeceğini bu yüzden bütün işleri benim takip etmemi ve ardından da, kızı ile evlenmemi istedi. Bu onun son arzusuymuş. Çok şaşırmıştım. Bir kayıp cüzdan beni nerelere getirmişti. Hiç beklemediğim bir anda çok güzel bir teklifle karşılaştım, belki de bu iş yerinin yeni patronu olacaktım. Nitekim kızını ilk gördüğüm zaman bende etkilenmiştim. Uzun zamandır bende yalnızlık çekiyordum. Bu banim için çok iyi bir fırsattı. Bir süre düşünmek istediğimi söylediğimde benden hemen cevap vermemi istedi. Ona moral vereceğini düşünerek teklifini kabul ettim. Kızının bu evlilik konusunu nasıl karşılayacağını sorduğum zaman o da olumlu cevap verdi. Sevdiği kişinin kendisini aldatması onu çok yıpratmış, kendini çok yalnız hissettiğini ve bu kâbustan bir an önce kurtulması gerektiğini düşündüğünü söylemiş, her şey bir anda olupbitti. Çok kısa bir zaman içersinde evlendik ve çok yakında bir bebek bekliyorum. Çok mutluyum. Maalesef Yaşar babamız torununu göremedi. Evlendikten iki ay sonra aramızdan ayrıldı." dedi. "Eski eşime gelince o da belalı birine çatmış ve evlenmiş. Gösteriş ve hırs yüzünden altından kalkamayacak kadar kredi kartı ile yaptıkları harcamalar yüzünden eve haciz memurları gelmeye başlamış. Kocası, bu yükü kaldıramayınca hem onu hem de kendini vurmuş. Eski eşimi maalesef kurtaramamışlar. Ancak, kocası yaralı olarak kaldırıldığı hastanede uzun bir tedavi gördükten sonra iyileşmiş ama cinayet suçundan dolayı da tutuklanmış. Bu gün öğrendim ki orada da kendini asmış ve bu sefer kurtaramamışlar. Çok üzüldüm. Şu an onun yerinde bende olabilirdim, halime şükrediyorum. İşte, eşime doğum günü hediyesi almak için buralara geldiğim sıra seninle karşılaştım" dedi ve saatine baktı. "Epey geciktim, daha sonra kaldığımız yerden devam ederiz. Ben sana hayat hikâyemi kısaca anlattım, sen de bana neler yaptığını anlatırsın" dedi. Cebinden çıkarttığı bir kartı Kemale uzatıp giderayak "beni mutlaka ara" dedi ve koşar adımlarla oradan ayrıldı. Kemal içinden "gerçekten büyük bir piyango vurmuş" diye fısıldadı. O da, biraz dinlenmiş görünse de buruk bir şekilde evinin yolunu tuttu. Ahmet'in hikâyesini dinlemekten kendi derdini anlatmaya fırsat bulamamıştı. Belki işsiz olduğunu, iş aradığını söyleseydi yardımcı olabilirdi. Bunları düşünürken eve vardığını dahi fark etmemişti. Anne ve babasına hiçbir şey söylemeden doğru odasına çekildi ve kendini yatağa bıraktı. Aklından çok kötü şeyler geçiriyordu. Bunca çabasına rağmen ne bir işe sahip olmuş nede sevdiği kıza. Son bir ümidi kalmıştı. Arkadaşı Ahmet. O da kapısını açmazsa artık onun için yaşamanın bir anlamı kalmayacaktı. Bitkindi, bunları düşünürken uykuya daldı. Duygusal bir çocuktu. Parasızlık, işsizlik canına tak etmişti. Bu böyle devam edemezdi. Sabah erkenden arkadaşı Ahmet'i telefon ile aradı. Görüşmek ve konuşmak istediğini söyledi. Fabrikada buluşmak üzere yola çıktı. Yoğun trafik nedeniyle randevu saatine birkaç dakika geç geldiğinde sekreteri acil bir telefon geldi ve apar topar dışarı çıktığını söyledi. Tekrar döneceğini düşünerek orada beklemeye başladı. Acaba Ahmet, geciktiğimden dolayı benimle görüşmekten vaz mı geçti, bu yüzden hemen çıkıp gitti diye düşünmeye başladı. Uzun bir bekleyişten sonra Ahmet'in sekreterinin fabrika içinde anonsu duyuldu. Ahmet Bey için acil kan anonsuydu bu. 0 gurubu Rh pozitif kan istiyorlardı. Kemal buna çok şaşırdı. Hemen sekreterin yanına giderek neler olduğunu sordu. Sekreter hanım telaşla telefonda duyduklarını Kemal'e anlattı. "Eşinin aniden doğum sancısı tutunca onu hastaneye götürürken arabası yolda kaza yapmış. Eşine bir şey olmamış ama Ahmet beyi ameliyata almışlar. Acil kana ihtiyaç varmış" dedi. Hangi hastanede olduğunu sordu."Benim kanım onunkine uyuyor" dedi. Hemen bir araç tedarik ederek doğruca hastaneye götürdüler. Kemal'den kan aldılar. Uzun bir bekleyişten sonra sevindirici haber geldi. Ameliyatı başarılı geçmiş ve en kısa zamanda da iyileşecekmiş. Karısı da aynı gün doğum yaparak bir erkek çocuğu dünyaya getirmişti. Ahmet bir ay içinde iyileşti ve taburcu oldu. Bir hafta sonrada işinin başına döndü. Bütün bu olaylardan sonra Ahmet hastalığı sırasında kendisine her konuda yardımcı olan arkadaşı Kemal'e iş vererek onu yanına aldı. Kan kardeşi oldular. Kemal bu sayede sevgilisi Serap'a kavuştu. Nikâh şahitliğini de arkadaşı Ahmet yaptı. Her iki arkadaşın da başlarından geçen beklenmedik olaylar onları bir araya getirdiği gibi, hayat sınavını başarı ile geçerek mutlu sona ulaşmasını bilmişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder