2 Nisan 2007 Pazartesi

Geç gelen adalet.

Aylin, yazın ailesine maddi katkıda bulunmak için onlarla birlikte Adana'ya meyve bahçelerinde çalışmaya gider. Amcasının maddi durumu çok iyi olmasına rağmen Aylin’in ailesi geçim sıkıntısı çekmektedir. Amcası henüz evlenmemiş ve çocukları da yoktur. Aylin, çalışkanlığı yanında güzel, alımlı bir kızdır. Uzun siyah saçları ve yemyeşil gözleri ile herkesin dikkatini çekmektedir. Tek kusuru boyunun kısa olmasıdır. Peşinden pek çok genç koşmasına rağmen hiç birine ilgi duymamıştır. Güneşin yakıcı sıcağında, meyve bahçelerinde, başında örtüsüyle hiç etrafına bakınmadan var gücüyle olgunlaşmış meyveleri topluyor sırtındaki küfeye atıyordu. O gün ailesinden ayrı bir yerde çalışıyordu. Bütün dikkatini buraya vermiş ne kadar çabuk bu işi bitirirse onların yanına dönebilecekti. Tam bu sırada ayağına bir şeyin soktuğunu fark eder. Birden can acısıyla bağırır. Önce önemsemez, etrafına bakınır bir şey göremez. Ayağındaki ağrı birden çoğalır ve birkaç dakika sonra gözleri kararır ve yere düşer. O sırada yanı başlarında aynı tarlada meyve toplayan Hasan adında bir genç bunu fark eder ve güçlü kuvvetli kolları ile kucakladığı gibi onu gurup liderinin yanına götürür. Hemen Aylin’i bir araca bindirerek hastaneye sevk ederler. Ayağını yılan sokması neticesinde zehirlendiği anlaşılır. Haberi duyan ailesi Hastaneye gelerek durumunu öğrenirler. Doktorlar, kısa zamanda iyileşeceğini ve taburcu olacağını söyleyince içleri ferahlar. Aylin hastaneden taburcu olduğu gün kendisini kurtaran Hasan'ı bulur ve ona yaptıklarından dolayı teşekkür eder. Hasan'ın bu davranışı ve yakışıklı, güçlü kuvvetli görünüşü Aylin'i etkiler ve ona sevgi ile yaklaşmaya başlar. Aynı bahçede çalışmalarını sürdürür. Bu yüzden sık, sık buluşmaya başlarlar. Bu sevgi kısa zamanda Aşka dönüşür ve bir birlerine deli gibi âşık olurlar. Yaz sezonu sona ererken babalarının bu beraberliğe karşı çıkacağını bilen Aylin, Hasan’la birlikte kaçmaya karar verir. Artık çalışmalarının son günüdür. Tüm planlar kurulur ve her iki sevgili hiç kimseye bir şey sezdirmeden hareket eder, buldukları bir otobüse binerek kendilerini ertesi gün İstanbul’un o karmaşası içinde bulurlar. Önce ucuz bir otel odasına yerleşirler. Birkaç gün buradan ev ve iş ararlar. Tanıştıkları bazı kişilerin yardımıyla bir gecekondu bularak oraya yerleştiler. Hesaplı hareket etmek zorundaydılar. Kiraya tuttukları bir göz oda bile Adana'da çalıştıkları bahçede bir haftalık yevmiyelerine eş değerdi. Diğer tarafta ise aile, kızlarının kaçtığı haberini duyunca Jandarmaya haber vermiş ve tüm aramalara rağmen Aylin'den haber alamamışlardı. Aile fertleri seferber olmuş ve Aylin'i her yerde aramaya başlamışlardı. Aynı gün Hasan’ında ortadan kaybolduğunu öğrenmişler ve birlikte kaçtıklarını düşünmüşlerdi. Aylin ve Hasan gerçekten birbirlerine deli gibi âşıktırlar. Tüm olumsuzluklara rağmen yaşantılarını sürdürmeye başladılar. Sonunda Aylin, bir ilk Okulda bulduğu temizlik işinde, Hasan'da bir inşaat firmasında bulduğu iş ile çalışarak geçimlerini sürdürmeye başlarlar. Çok güzel hayalleri vardı. Her gün sınıfları temizlerken bir gün çocuğunun da bu sıralarda oturacağını düşünür ve içi sevinçle dolardı. Okulunu bıraktığı içinde çok üzülür, hele arkadaşlarından ayrılmak çok zor olmuştur. Sevdiği biri ile olmak her şeye değerdi diye düşünür ve o şimdi anne olacaktır. Aradan iki ay geçer, hamile olduğu için çocuğunu düşürme tehlikesi ile karşılaşınca işinden ayrılmak zorunda kalır. Hasan inşaatlarda çalışmasına devam eder. Bazı günler geceleri bile çalışır. Çok yorulmasına rağmen bundan asla şikâyet etmez. Eşinin doğum yaklaşmıştır. Hava oldukça soğuk ve hafif kar atıştırmaktadır. Aylin'in sancısı tutar. Komşuları vasıtasıyla Hasan'a haber ulaştırılır. Hasan, inşaatın çatısında çalışmalarını sürdürürken sevinçli haberi alır ve eşine bir an önce yetişme telaşı ile hareket etmek isterken dengesi bozulur binanın çatısından aşağıya düşer ve orada ölür. Tüm bunlardan Habersiz Aylin komşularının yardımı ile en yakın hastaneye götürülerek ameliyata alınır ve nur topu gibi bir oğlan çocuğu dünyaya getirir. Bütün gece beklemesine rağmen Hasan'ı göremeyen Aylin'e acı haber geçte olsa ulaşır. Sinir krizleri geçirir. İğne ile onu yatıştırırlar. Uzun bir süre kendine gelemez. Uyandığında olanları yenide hatırlar. İçini korku kaplar, şimdi onu yeni sorunlar beklemektedir. Tek başına bunun altından nasıl kalkacaktır. Birkaç gün daha hastanede kaldıktan sonra taburcu olur. Uzun bir süre kendine gelemez. Ortada yapa yalnız kalmıştır. Ne yapacağını bilemez. Sonunda kararını verir. Kendini toparlar toparlamaz anne ve babasına bir mektup yazarak kendisini af etmelerini ister ve memleketine dönmek istediğini bildirir. Çocuğundan bahsetmez. Anne ve babasından gelen olumlu cevap üzerine Oğlu Ali'yi bir çocuk yurduna teslim ederek, topladığı birkaç eşyası ile birlikte otobüse binerek köyünün yolunu tutar. Ailesi Aylin'i çok iyi karşılamaz. Yaptığı bu yanlıştan dolayı onu sık, sık tartaklarlar. Bu uzun bir zaman böyle devam eder. Aradan birkaç ay geçmiştir. Havalar yeniden ısınmaya başlamış meyve toplama zamanı gelmiştir. Baba, Aylin'i meyve toplamak için yeniden meyve bahçelerine götürmeye ikna eder. Bu ara aile meclisi toplanmış kararını vermiştir. Kız kardeşinin oğlu Kemal, Aylin'i köyden uzaklaştıracak Adana'ya meyve toplamaya giderken boş bir arazide onu öldürüp oraya gömerek yalnız başlarına köyüne dönecek ve Aylin'in yeniden evi terk ettiğini duyuracak böylece kimse olanlardan şüphe duymayacaktır. Gerçekten de bu böyle olur. Kemal tarafından Aylin'in kafasına sıkılat tek kurşun ile orada öldürülmüş ve gömülmüştür. Kemal bu yaptığı olay sonrası uzun bir süre kendine gelemez. Sık, sık kâbuslar görür ama kimseye bir şeyler söyleyemez. Aradan çok uzun bir zaman geçer. Aylin'in babansına hiç evlenmemiş olan amcasından yüklüce bir miras kalır ve kısa zamanda maddi durumlarını düzeltirler. Bir iş kurar ve Kemali de yanına ortak alır. Birlikte ticarete başlarlar. Ummadık yerden gelen miras onları o yörenin en zengin insanları yapar. Aylin'in babası bir kalp krizi geçirerek ölünce tüm işler Kemal'e kalır. Yörenin sayılı zenginleri arasına giren Kemal kendinde bulduğu güç ile O yıl yapılacak belediye başkanlığı seçimlerinde katıldığı partinin içinden adaylığını koyar ve seçimlere girer.

Bundan tam otuz yıl geriye döndüğümüzde İstanbul'da acaba neler olmuş ve Ali'nin başına neler gelmiş birde buraları görelim. Ali, yuvada ilk yıllarını çok zor şartlarda geçirmiştir. Peş peşe geçirdiği hastalıklara rağmen kısa zamanda kendisini toparlamış ve o da babası gibi yakışıklı bir delikanlı olmuştur. Zeki ve çalışkan bir çocuk olduğu için zengin bir iş adamının yardımı ile okuyarak okuduğu okuldan birincilikle mezun olmuş ve askerlikten sonra zengin iş adamının yanında çalışmaya başlamış ve onun hukuk işlerini yürütmüştür. Ali kendini bu aileye kısa zamanda sevdirince zengin iş adamının aynı okuldan mezun olmuş torunu ile evlenerek hayatlarını birleştirmiştir. Eşi serbest avukatlığı tercih etmiş, Ali ise girdiği sınavı kazanmış devlet memuru olmuştur. Eşi ile birlikte Adana adliyesinde savcı olarak çalışmalarını sürdürmeye başlamıştır. Bir gece eşine geçmişleri ile ilgili bazı konuları koşmak istediklerinde Ali, yuvada geçirdiği günlerde anlatacak başka bir şey olmadığını ve hayatının bir parçasının eksikliklerle dolu olduğunu fark eder. Kafası karışmıştır. Gerçek anne ve babası kimdi, onlara ne olmuştu, niçin yuvada büyümüştü? Bu güne kadar hiç aklına getirmek istemediği bu olayı, araştırmak ve öğrenmek, geçmişinden bir şeyler bilmek isteği doğar. Bir yerden başlamalıydı. İstanbul'a yine böyle bir yaz tatili sırasında geldiklerinde kaldığı yurdun müdürü ile görüşerek geçmişteki günleri yuvaya kim tarafından verildiği, adresi ve bunlarla ilgili tüm bilgileri toplamaya başlar. Uzun bir takip sonunda ailesinin bir ucunun Adana'nın bir köyünde olduğunu öğrenir. Adana'ya döner dönmez bunu araştırmaya karar verir. Nitekim ilk sorgusunda annesinin bulunduğu yeri tespit eder ve onu aramaya başlar. Kızlık soy isminden giderek polis ve Jandarma mıntıkalarını araştırarak yerlerini bulur. Verilen adresteki eve gittiğinde yaşlı bir kadın kapıyı açar. Ondan, Aylin adında bir kızı olduğunu ama yıllar önce onu kaybettiklerini öğrenir. Kadının dertli olduğunu ve bir şeyleri sakladığını fark eden Ali kendini tanıtarak onun torunu olduğunu ve annesini aradığını, onu görmek istediğini söyler. Geçmişi ile ilgili bilgiler vererek gerçekten torunu olduğunu bilmesini ister. Belki böylece tüm gerçekleri kendisine anlatabileceğini düşünür. Gerçektende böyle olur, Anneannesi sevinç gözyaşları içersinde onu içeri alarak tüm olanları Ali'ye bir, bir anlatır. Kızı Aylin, aynı tarlada çalışan “Hasan ile birlikte kaçtıktan sonra ondan uzun bir zaman haber alamadıklarını, aradan bir yıl geçtikten sonra Aylin'den bir mektup geldiğini ve evine dönmek istediğini mektupta belirtince deden aile meclisini toplayıp buraya döndüğünde bir fırsatını bulup onun öldürülmesi kararı verildiğini ve tekrar evine gelmesi halinde kendisine bir zarar verilmeyeceğinin belirten bir mektup yazıp gönderdiğini” bir, bir anlatır. “Senden haberimiz yoktu. Annen bize bundan hiç bahsetmedi. Deden bunu bilseydi belki Aylin’imi öldürtmezdi. Bu işi de kız kardeşinin oğlu Kemal yaptı. Şimdi o, çok büyük bir şirketin sahibi oldu ve bu yıl belediye seçimlerinde adaylığını koyacak” dedi. Ali büyük bir üzüntü içinde anlatılanları dinler ve sonra yaşlı kadının ellerini öperek oradan ayrılıp doğruca Kemal'in bulunduğu ve seçim kampanyasını yürüttüğü parti binasına gider. Kemal’i hiçbir şeyden habersiz seçim kampanyası ile ilgili çalışmalarda etrafındakilere odasından talimatlar verirken bulur ve kendini tanıtır. Kapıyı kapatarak içeri kimsenin girmemesini ister. Geçmişte olan olayları Kemal beye bir, bir anlatır. Kemal orada ne yapacağını bilmez bir halde soğuk terler dökmeye başlar. Yıllar önce içini kemiren ve bir gün bunun ortaya çıkacağından korktuğu bu olay şimdi kapısını çalmış ve hesap sormaktadır. Kemal yığılıp kalmış bir tek kelime dahi söyleyememiştir. Ali, annesinin mezarını bulup açtıracağını bütün bu olayları basına anlatacağını ve her şeyin bittiğini anlatır ve odadan çıkar, birkaç dakika sonra tek bir silah sesi ile ortalık bir anda sessizliğe gömülmüştür. Odaya girenler Kemal'in bir elinde silahıyla şakağına sıktığı tek bir kurşun ile intihar ettiğini görürler. Ortalık bir anda hareketlenir. İlk şoku üzerinden atanlar müdahalede bulundularsa da Kemal beyi kurtaramazlar. Ertesi gün konu ile ilgili açıklamayı yapan Ali, annesinin gömülü olduğu yeri bularak mezarını aile kabristanına naklettirir ve dosyada böylece sesiz sedasız kapanmış olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder