25 Temmuz 2007 Çarşamba

Dolmabahçe Sarayı/İstanbul





http://www.pbase.com/dosseman/dolmabahce ve diğer illerinizin fotoğraflarını da bu sitede görebilirsiniz.
1856 yılında bitirilen ve 110.000 metre kareye ulaşan bir alan üzerine kurulmuş olan Dolmabahçe sarayı,kültür, bilim ve tanıtım merkezi dışında çok amaçlı bir hizmet anlayışı içinde düşünülerek yeniden düzenlenmiş ve hizmete sunulmuştur. İstanbul boğazı kıyıları ve yukarıdan görünüşü ile muhteşem bir eserdir. Hazine kapısı. Saat kulesi ve iç mekânı bu siteden video görüntüsü ile izleyebilirsiniz. http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFE200AFCAF5415DF394812A0B44ACF5BB

24 Temmuz 2007 Salı

Balonla gezinti/Nevşehir peri bacaları.


Nevşehir ve peri bacalarını, kapadokyayı bu eşsiz manzarayı bir baştan bir başa balonla gezerek seyahat etmek isterseniz mutlaka buraları ziyaret etmeniz gerekir. Gerçekten çok zevkli ve harika bir gezi oluyor.

Seramikler/Nevşehir Avanos.

Aydın/ Antik Aphrodisias

Hieropolis /Denizli

20 Temmuz 2007 Cuma

Ormanlarımız,






Her yıl yaz başladığında TV kanallarında hep gördüğümüz manzara, Orman yangınları ve yok olan milli servet, bizleri oldukça üzüyor ve ilerisi için endişelendiriyor. Bu böyle devam ettiği ve bunun önüne geçilmediği takdirde çok yakın bir zamanda dikili yeşil bir ağacımız bile kalmayacak. Maalesef bazı duyarsız insanlarımız hiçbir şeye aldırış etmeden bu güzellikleri bir kibrit veya sigara izmariti ile yok olmasına neden oluyor, eğlencesine ortak ediyor. Yetkililerin açıkladıklarına göre orman yangınlarının % 92 insanların dikkatsizliğinden kaynaklandığını söylemektedir. Bu, bizde olduğu kadar tüm dünyada, özellikle Akdeniz ülkeleri de böyle ve oraları da alev, alev yanıyor. Bu olayları okudukça ve TV kanallarında izledikçe gerçekten yüreğimden kan damlıyor. Bir yakınımı kaybetmiş kadar üzülüyorum. Bunun önüne bir şekilde geçilemez mi? Kendi kendime düşünerek aklıma takılan bazı konuları sizlerle paylaşmak istedim ve belki sesimi duyan, yazılarımı okuyan bir yetkilinin kafasını kurcalayabilir, birilerinin kulağına gidebilirim. (Yakın zaman içersinde gazete sayfalarında şu yazılar dikkatimi çekmişti.Kocaeli’nin Karamürsel ilçesi Dereköy beldesindeki orman yangını söndürüldü. Yangında yaklaşık 100 hektarlık orman alanı kül oldu.Bir başka haberde ise Antalya’nın Manavgat ilçesinde çıkan orman yangını kontrol altına alındı. Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, 250 hektarlık alanın zarar gördüğünü söyledi. İzmir’in Menderes ilçesindeki orman yangınının da kontrol altına alındığı bildirildi.Bir diğeri Kocaeli-Karamürsel'de çıkan orman yangını dün söndürüldü, ancak rüzgarın etkisiyle bugün yeniden alevlendi. Alevler havadan müdahaleyle söndürüldü. Mersin Tarsus'taki Belemedik Vadisi'nde dün başlayan yangın da kontrol altına alındı.En önemlisi ise Orman yangınlarının hızı kesilemiyor. Hergün bir başka ilden orman yangını haberi geliyor. Aynı anda birçok noktada birden başlayan yangınlar ''sabotaj'' ihtimalini gündeme getiriyordu. Bugün konunun en yetkin ismi Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe açıkladı: ''Bazı hainler ormanlarımızı maalesef ateşe veriyor.''dedi.) Ormanlarımız ve alınacak tedbirler ile ilgili bilgiler ilişikteki adresten takip edilebilir. http://www.yesilatlas.com/orman/00048/
Ağaç katliamı ile ilgili görüntülere gelince onlar göze hiç hoş görünmüyor. İşte bazı örnekler.




Yukardaki görüntülerden sonra gittikçe yok olan ormanlarımız ve o bölgeler aynen aşağıda gördüğünüz gibi uçsuz bucaksız çöle döneceklerdir. İşte böyle,

Ormanların yok olması sadece ağaç katliamı ile sınırlı değildir. Orada yaşayan binlerce hayvan ve dolaysıyla canlının yok olmasıdır. Ormanların yakılması, yıkılması, tahrip olması bir insana yapılan saldırı ve onun öldürülmesi ile eş değerdedir. Birini kasten öldüren kanunlarımıza göre en ağır cezaya çarptırılır. Oysa bu suçu işleyenlerin çoğu kendilerini bu sorumsuca davranışlarından kurtararak temize çıkmakta veya delidir ne yapsa yeridir dercesine az bir ceza ile kurtulmaktadır. Ama bunca tedbirlere rağmen bunun önüne geçilemediği de ortadadır. Bu anlayışla her yıl ormanlarımızı azar azar yok ediyor ve kurutuyoruz. Ülkemiz yavaş, yavaş çölleşiyor. Buraları bizlere dedelerimizden miras kaldı. Oysa onu korumak ve devamlılığını sağlayıp, bizden sonra gelecek nesillere daha da zenginleştirerek, güçlendirerek devretmekti. Bunca cabalar ve uğraşılara rağmen maddi ve manevi desteklerle yeniden yapılanan ormanlarımız bile katlediliyor, yok ediliyor. Mevcut olanı bile korumayı beceremiyoruz. Her yıl yaz ayı geldiğinde bu olayları yaşamamak için neler yapmalı. Bu konuya değinmek istiyordum. Ben askerliğimi bundan 30 yıl kadar önce jandarma olarak yaptım. Bulunduğumuz mevkide ormanlık ve piknik alanları çoktu. Ormanlarımızın korunması için halkın piknik yapacağı yerlerde bu tür olayların önüne geçebilmek için ekip oluşturuyorduk ve birkaç arkadaşımızı bu alanlarda görevlendiriyorduk. Piknik alanların dışında bu yerlere girilmesine veya diğer faaliyetlerde bulunulmasına asla müsaade etmiyorduk. Orman alanlarda ateş yakanlar uyarılıyor ve engelleniyordu. Aynı zamanda asayişi de sağlıyorduk. O zamanlar basında bu kadar orman yangınları olmuyor ve fazla duymuyorduk. Belki bu kadar TV kanalı yoktu ama kötü haber çabuk yayılır derler. Bu uygulama ile orman yangınlarının önü alınabilir diye düşünüyorum. Bu yöntemle ormanlık alanlarda özellikle yaz aylarında Jandarmadan, o yörenin diğer askeri birliklerden bir miktarı bu yerlere kaydırılarak ve orman görevlileri ile iş birliği yaparak ormanlarımızı koruma altına alabiliriz. Öncelikle en yoğun orman yangınlarının oldduğu bölgeler tespit edilir. Nedenleri araştırılır. Bu yoldan gidilerek bu yörelerde gerekli önlemler alınabilir.
A) Bu alanlara yasak bölge tabelaları konularak uyarılarda bulunmak ve bu yasağı delenlerin hapis ve para cezasına çarptırılarak tedbirler alınabilir.
B) Burada yaşayan halk’a kimlik verilerek giriş çıkışları sağlanabilir.
C) Yabancıları yasak olan arazilerin içersinde görülenler askere ve orman görevlilerine bildirebilir.
D) Ormanlık içinden geçen karayolu araçların durmaları yasaklanır.
E) Burada bozulan araçların, duman veya şüpheli bir durum karşısında en yakın ekibe bilgi verilmesi için uyarı tabelaları konulabilir.
F) TV kanallarından bu hassas konu ile ilgili uyarılar her an yapılarak yazın tatile çıkan ve piknik yapmak isteyenlere, bu alanda piknik yapılan ormanların dışında piknik yapılamayacağı alınan tedbirleri ve maddeleri anlatılarak uyarılarda bulunulur.
G) Piknik yerlerinde geç saatlere kadar kalınması önlenebilir ve böylece bu yerlerin sıkça kontrol edilmesi sağlanabilir.
H) Uyarılara aldırış etmeyenler maddi ve manevi en ağır cezaya çarptırılır.(Örn. Trafik kazaların önüne geçilmesi için bir dizi ceza uygulaması buraları içinde geçerli olabilir.)Çöp bidonları çoğaltılmalı, halk uyarılarak çöplerin mümkün olduğu
kadar buralara atılması sağlanmalı,Çöp atıkları toplanmalı ve kırık camlar bu alanlardan temizlenmeldir.
İ) Burası için görevlendirilmiş askerlerimiz hem eğitimlerini böyle bir arazide gerçekleştirmiş olacak hem de ormanlarımız korunacaktır. Bu, yazın kavurucu sıcağında ve yangınların en tehlikeli aylarında yapılmalıdır. Bu süre atlatıldıktan, yaz bittikten sonra birliklerine ve görevlerine geri dönebilirler. Böylece olası yangınlar gelişen teknolojilerle, haberleşmelerle erken uyarıda bulunarak ve takip edilerek yangına müdahale etmek ve de bu suçu işlemeyenleri anında yakalamak mümkün olabilir, kötü niyetli davranışta bulunmak isteyenleri de engellemiş olabilir
Gerçek suçluları yakalayabilir beklide bu olayların önüne geçilebilir diye düşünüyorum.
Herkes ormanlarımızda istediği yerde ve istediği şekilde piknik yapmamalı, ormanlık alanlarına girmemeli, izin almalı, piknik yapmak isteyen kurallara uymalı ve hata yapan da cezasına katlanmalıdır.

Bunun dışında daha neler yapılabilir. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Ormanlık alanlarımıza en yakın yerlerde olası bir yangını anında söndürmek için göletler oluşturmalı ve buralardan su temin edilerek yangının büyümesi önlenebilir. Bunun için geniş araziler üzerinde akarsulara yakın ve kışın su birikiminin olacağı uygun yerler tespit edilerek buralarda suni göletler oluşturulabilir.
a) Yazın bu arazilerde üç aylık kısa dönemlerde çalıştırılmak üzere geçici orman işçisi alınabilir. Ormancı, tarım, ziraat okullarından ve öğrencilerinden bu alanlar için yardım alınabilir. Özel güvenlik görevlileri oluşturarak yirmi dört saat ormanlık arazilerinin korunması, yangının anında haber verilmesi ve gerçek suçluların yakalanması sağlanabilir.
b) Bu arazilerde gönüllü çalışmak isteyenler yaz başında tespit edilerek onlara görevler verilebilir.
c) Ormanlık arazilerin içersinde kışın yağmur sularının birikimini sağlamak için kanallar yolu ile betonarme kuyular yapılarak su burada tutulur muhafaza edilerek yangın anında kapakları açılıp yangına ilk müdahalesi buradan yapılabilir. Orman yangınları için, kiralanan araçlar, alınan tedbirler devlet bütçesine ne kadar maliyet yüklediği ve ormanlarımızı koruduğu bunun getirdiği sonuçlar göz önüne alınarak en uygun olanı yürürlüğe sokulabilir.(Bu hesaplamada yanan orman ve kaybolan yeşilliğin maliyetleri de göz önünde tutulmalıdır.)Bugüne kadar yapılanlar ne kadar etkili oldu neler kazanıldı ve neler kaybedildi hesaplanabilir.
d) Ormanlık alanı içinde yerleşim alanları tamamen yasaklanabilir. Orman görevlileri ve aileleri dışında kimsenin buralara girmemesi ve ikamet etmemesi sağlanabilir.
e) Orman yangınına sebep olanlara kanunda değişiklik yaparak en ağır ceza uygulanabilir.
f) Yanan yerlerin gecikmeden tedbirler alınarak yeniden ağaçlandırılması sağlanabilir.
g) Bu arazilerde kullanılmak üzere bol miktarda söndürücü makine ve alet bulundurulabilir.
h) Bu ormanlık araziler üzerinde en yüksek tepelerde, giriş ve çıkışlarda, piknik yerlerinde arazinin kontrolü ve yangının, dumanın görülmesini sağlayacak kameralar yerleştirilerek tek merkezden kontrolü sağlanabilir.Evcil hayvanlardan köpeklerden yararlanılabilir. Megafonlarla en uzak yerlere ulaşılarak halkımız uyarılabilir.
i) Her gün helikopter, uçaklarla yaz boyunca havadan kontroller yapılabilir. Telsiz ve telefonlarla yerdeki görevlilerle irtibat kurulması sağlanabilir. Şüpheli bir durum görüldüğünde müdahale yapılabilir. Bunlar yangın başlamadan önce her an yürürlükte olmalıdır. Nasrettin hocanın testiyi kırmadan önce cocuğunu azarlaması gibi olmalıdır.
j) Bu ve buna benzer tedbirler alındığı takdirde orman yangınlarının önüne geçilecek ve uygulamalar her yaz devam ettiği müddetçe en az seviyelere kadar çekilmiş ve beklide tamamıyla önüne geçilmiş olacaktır.
Meteoroloji genel müdürlüğünün tespit ettiği orman yangınları için son ölçü değerleri aşağıdaki adreste belirtilmiştir.http://www.meteor.gov.tr/2006/tahmin/tahmin-ormanyanginiicin.aspx
Not. Türkiye’de bugüne kadar yaktığı alan bakımından bilinen en büyük yangın Muğla Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde 23 Eylül 1979 günü başlayan Marmaris Orman yangınıdır. Bu yangın 11 gün devam ederek 13260 hektarlık orman alanının yanmasına ve milyarlarca liralık maddi zarara neden olmuştur.
Ormanlarımız yok oluyor. Bir fidan da siz dikin.


Yarınımızı emanet edeceğimiz çocuklarımıza daha güzel bir ülke bırakmalıyız. Bunun için el birliği ile çalışmalı ve gereken özeni göstermeliyiz Tıpkı Tema vakfının göstermiş olduğu çaba gibi ona destek olmalıyız. Bu siteden http://www.tema.org.tr/index.htm vakfına girerek her türlü bilgiyi alabilir ve böylece sizinde bu çorbada bir tuzunuz bulunmuş olur.
Bahçelerimizde ağaç, fidan nasıl dikilir, bu konu ile ilgili çalışmalar hakkında gerekli bilgiler aşağıdaki site içinde görebilirsiniz.http://www.agm.gov.tr/fidan.asp
Yaprak deyip geçmeyin. onlarında özellikleri vardır. Aşağıdaki siteden araştırabilirsiniz. http://www.ogm.gov.tr/yaprak/yaprak.htm
Ağaç türleri hakkındaki bilgileri ise işte bu siteden öğrenebilirsiniz. http://www.ogm.gov.tr/agaclar.htm
Türkiye genelinde hangi ilimizin ne kadarı ormanla kaplı alanı ve İşletme Md.sayısı hakkındaki istatistik bilgilere de aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz. http://www.ogm.gov.tr/orm_var.htm ve http://www.ogm.gov.tr/ISTATISTIK/VERI_GIR/AMANEJMAN/il_orm_srg.aspx
Geçen yıl Yunanistan'ın Mora yarımadasında meydana gelen orman yangınları geniş alanlara yaılmış ve pekçok ormanlık alan yanarak kül olmuştır. Uydudan bu yangının ne kadar büyük bir alanı kapladığı açıkça görülmektedir.

13 Temmuz 2007 Cuma

Ayçiçeği tarlası(BS çalışması)

Sigara öldürür.

Sigarasız bir yaşam için.

Sigara ile ilgili görüşlerimi ve önerilerimi daha önceki yazılarımda dilimin el verdiği ölçüde anlatmaya çalışmıştım. (Bununla ilgili yazım Amansız hastalık konusunda işlenmişti.) Şimdi ise bu konu ile ilgili gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki pek çoğunuz sigarayı bırakma konusu gündeme geldiğinde tepki göstererek inadına sigarayı daha fazla tükürdüklerini de biliyorum. Ancak insanları çok sevdiğimi ve bu nedenle sizlere zarar gelmesini istemediğimi, bana kızsanız da bazı konulara tekrar değinerek gerçekleri sizlerle paylaşmak ihtiyacı duyduğumdandır. Sigarayı bırakma haftasında bu nu konu ile ilgili bir karikatürümü de hazırlayıp gündemi devam ettirmeye çalıştım. (Çizimlerimde görebilirsiniz “Sigara öldürür”)

Eşim yaklaşık üç yıldır meme kanseri teşhisi nedeniyle tedavi görüyor. Üç yıldır hastane koridorlarını aşındırıp duruyoruz. Bu uğraşılar sırasında dikkatimi çeken bir şey oldu ve yadırgadım. Oturup düşündüm ve bu güne kadar böyle bir yanlışlığı nasıl yaptık diye kendi kendimi sorguladım. Keşke bu yanlışlığı daha önce fark etseydim ve yirmi yıl önce sigarayı bıraksaydım ve hatta hiç ağzıma almasaydım. Ama geriye dönüş yok. Zararın neresinden dönersen o sizin için yine kârdır derler bende öğle yaptım ve bu kararı iyi ki vermişim, bu zehirden kendimi kurtarmışım diye şükrettim. Beni üzen tarafı ise bu hatayı hala yapmamız ve insanlarımızın buna devam etmesi ve bundan ders almaması. Hastane koridorlarında yürürken tedavi görmek için buralara gelen ve her türlü riske girerek ameliyat masasına yatan, yıllarca ağır ve sıkıntılar içersinde devam eden kemoterapilerle yeniden hayat bulma ümidi ile ilaç tedavisine giren insanların feryatları ve bu koridorlarda bir anlık boşluktan yararlanarak bir iki fırt çekebilirim ümidi ile ölüm makinesine sımsıkı sarılışlarıydı. Doktor arkadaşlarımız alınmasınlar ama onları da hastalarla aynı koridorlarda sigara içerken gördüğümde bu beni daha da endişelendirdi. Hastanelere tedavi için gelen insanlara yanlış mesajlar verdiğini düşünüyorum. Doktorun hastasına ilk sorduğu soru ise“Sigara kullanıyor musun” olur. Bir işin uzmanı böyle yaparsa yanındaki hastası da haydi, haydi yapar. Doktor onlara örnek olacağına tam tersi hareket ediyor. Bir başka yanlışlığımız da sanırım şu oluyor. Mademki bu şekilde sigara içerek hayatımıza ve dolaysıyla sağlığımıza zarar veriyoruz, boynumuza geçirdiğimiz ilmiği yavaşça çekmeye çalışıyoruz o halde iyileşmek için neden hastane koridorlarını aşındırıyoruz. Zaten amacımız kendimizi bir an önce zehirleyip öldürmek değimli? Orada gerçekten acil şifa arayan insanları, yaşamak için her türlü fedakârlığı yapanlara daha fazla zaman vermiyoruz. Hastane koridorlarını gereksiz dolduruyoruz. Bu sözlerim pek çoğunuzu kızdırdığına eminim ama insanın başına kötü bir olay gelmeden bunun kıymetini de bilmediği içindir. O gün geldiğinde bu yazdıklarımı hatırlamanızı ve haklı olup olmadığıma o zaman karar vermesini istiyorum. Bizde ve inanıyorum ki sizlerin ailenizde bu yüzden ölen, sıkıntı çeken ve belki de ölümle pençeleşen yakınlarınız olmuştur. Onlara sorduğunuzda çok pişman olduklarını söylemişlerdir. Hayat, yaşamak o kadar güzel ki. Bütün bunlara değer mi ?
Sigara güzelliğinizi etkiler, ruhunuzu karartır ve mutluluğunuza gölge düşürür. Toplum içersinde sigara içenle içmeyeni ayırt etmek çok kolaydır. İçmeyen insanın ruh ve bedeni daha canlı ve diridir. İçen ise daha soluk ve bezgindir. Bunu ancak bazı değerlerimizi kaybettiğimiz zaman anlarız. O zamanda çok yakındır. Bu güzellikleri kaybetmeden bunun farkına varıp bu ölüm makinesinden bir an önce kendimizi kurtarmaktır. Elbet bir gün hepimiz öleceğiz. Bundan kurtuluş yoktur. Hastalıkların yüzde seksen, doksanı sigara yüzündendir. Sigara yüzünden hastalanarak hayatımızın sonuna kadar hastane koridorlarında ömrümüzü çürüterek geçirmek yerine bu ölüm marinasını terk ederek daha sağlıklı bir hayat, yaşam sürmek varken. Maddi ve manevi açıdan hem sağlığımıza hemde kesemize zarar veriğimiz bir gerçektir. Tabii ki tercih sizlerin, ben sadece sizleri uyararak pişmanlık duyacağınız şeyi şimdiden yapmamanız içindi. Hepinize sağlıklı bir yaşam diliyorum.

2 Temmuz 2007 Pazartesi

Bodrum ve Gökçebel



Bodrum, Gökçebel denizi ve kumu ile nefis bir sahil. Böyle yerleri Bodrum'un her yerinde görebilirsiniz.Eylencenin tadını çıkarabilirsiniz.

Tekneler ve deniz.




Bodrum sahilini canlandıran rengarenk tekneler yarışa başlamış ve denize doğru yelken açmışlar.

Böyle uçacağını zannediyor.!

Priene antik kent.

Yukarıda didim ve tarih iç içe


Söke, Milet, Priene ve Didim aynı yol güzergahı üzerinde tarih kokan bu yörede prienenin baş tapınağı Athena Tapınağıdır. Ayakta durduğu dönemlerde tüm kente hakim bir durumda idi.1868 - 69 yıllarında ingiliz kazıcılar tapınak duvarlarının bir insan boyu korunageldiğini gözlemlemişlerdir Ancak sonraki yıllarda buradan taş alan köylülerin geriye bıraktıkları temellerden başka bir şey değildir.Aşağıdaki adreste bu tarihi kentle ilgili diğer yazı ve fotoğrafları bulabilirsiniz. http://www.didimli.com/priene.htm

Milet ve tarihi tiyatrosu.



Haritada görüldüğü gibi Söke ve Didim yolu üzerindeki bu mevcut tiyatro kalıntıları hellenistlik dönemdeki tiyatronun üzerine M.S.100 yy da yapılan tiyatronun kalıntılarıdır. Nasıl ki Priene'de ki tiyatro hellenistlik dönem tiyatrolarına ışık tutuyorsa Milet'teki tiyatroda Yunan - Roma tipini en güzel sergileyen bir örnektir. Aşağıdaki adresten Milet ve didim hakkında daha detaylı bilgi ve fotoğraflar alabilirsiniz.
http://www.didimli.com/galeri/miletos.htm

Söke/Milas arası Bafa gölü



Heraklia antik kenti yerleşim alanı buradadır. Söke den Milas ve Bodrum istikametine giderken eşsiz bir tabiat manzarası ile karşılaşabilirsiniz. İşte burası Bafa gölüdür,ayrıca Didime 10 km.mesafededir. Ege denizinin bir koyu durumunda olan Bafa yıllar sonra menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar tarafından kapanarak denizle olan ilişkisi kesilmiş ve iç kısımda bir göl oluşturmuştur. Maksimum en derin yeri yaklaşık 20/25 metre olan Göl, 7 bin hektarlık bir alanı kapsamaktadır. Göl genellikle yeraltı suları ile etrafındaki 5 parmak dağlarından gelen sularla ve de menderes nehrinden beslenmektedir. Etrafı zeytin ağaçları ile çevrili yemyeşil bir yerdir.Bafa gölün çevresi aynı zamanda değişik kuşların özellikle cüce karabatak, Deniz Kartalı, gibi nesli tükenmekte olan bu kuşların üreme alanı olup, diğer yüz binlerce kuş türlerinin de beslenme ve barınma yeridir. Yol üzerinde göl kıyısında eşsiz tabiatla baş başa bir çay bahçesinde çayınızı yudumlayabilir veya bir restorant'da taze balık yiyebilirsiniz. Göl kıyısında ve yol boyunca pek çok dinlenme yerleri ve çay bahçeleri, restoranlar bu güzergâhta seyahat edenleri ağırlamaktadır. Son zamanlarda Bafa gölüne Menderes nehrin kuruma noktasına geldiği ve bu yüzden su takviyesi yapılamadığı, yeraltı ve yer üstü suları yeteri kadar gölü besleyemediğinden, çevre atıkları, bitkilerin çürümesi, diğer faktörler neticesinde olumsuz etkilenmiş ve göl etrafında oturulamayacak kadar kötü koku yayılmasına, zengin balık barındıran gölde Sazan, Kefal, Yayın, Sarıbalık, Kızılkanat gibi türlerin yavaş yavaş yol olma noktasına gelmesine neden olmuştur. Oysa 1994 yılında bazı sivil örgütlerin baskısı sonucu şimdiki bu durumda görülen gölü bölge Tabiatı koruma alanı ilan etmiş ve 1996 yılında DSİ gölün su seviyesini yükselterek canlılık getirmişti. Aynı duyarlılığın gösterilerek gölü bu durumdan kurtarmak ve tabii güzelliğini tekrar kazandırmak gerekmektedir. Her yıl bu güzergahtan Bodrum'a giderken böyle güzel bir yerde Balık yeme keyfini yaşıyordum. Ama şimdi malesef buralarda oturmak yemek yemek değil, çay bile içmek için oturulamıyor. Göl kıyısı malesef oturulamayacak kadar kötü kokuyor. Bu tabiat harikası yer adeta can çekişiyor. Acil tedbirler alınmaz ise yakın zamanda ne kuş cenneti kalacak nede insanlar.
BU KONU İLE İLGİLİ EN SON GELİŞMELER HAKKINDA YENİ BİLGİLER.
2,Temmuz,2007 tarihinde sitemde yayınlamış olduğum "SÖKE/MİLAS ARASI BAFA GÖLÜ" hakkındaki yazımdan ve aynı sorunu defalarca gündeme getiren siz Tabiatı sevenlerden nihayet bu sese cevap geldi. AB'ince başlatılan ve Türkiye, AB katılım öncesi Mali işbirliği Türkiye Su sektörü için "kapasite geliştirme projesi"kapsamında Büyük Menderes havzası ve nehrin temizlenmesi için çalışmaların başlayacağı kararı alınmış.Bu konu ile araştırma yapan heyet Aydın valisini ziyaret ederek 2,5 milyon Euroluk proje hakkında bilgi vermişler.Büyük Menderes havzasında 5 gün boyunca çalışacak heyet, Aydın belediyesi Atık su arıtma tesisi Deşarj noktası,Söke belediyesi arıtma tesisisleri,Bafa gölü,Gökgöl,Işıklı gölü,Uşak belediyesievsel atık su arıtma tesisi,Denizli sarayköy Jeotermal santralı,Denizli Çürüksu çayı Karataş mevkii ve çevrede bulunanarama tesislerinde de incelemelerde bulunacaklarmış. Hayırlısı olsun diyor ve çalışmaların en kısa zamanda bitirilerek bu yörelerin temizlenip eski haline dönüşmesini sabırsızlıkla bemkliyoruz. Emeği geçen herkese de ayrı ayrı teşekkürler ediyouz. Sağolsunlar, varolsunlar.

1 Temmuz 2007 Pazar

Ormanlarımıza gereken özeni göstermeliyiz.



Ormanlarımız yani ülkemizin ciğerleri her yıl ve özellikle yaz aylarındaalev alev yanıyor. Her yıl bahçemizden bir parça eriyip yok oluyor. Ormanlarımız ve dolaysıyla yiyeceğimiz, içeceğimiz gün geçtikçe azalıyor. Soframızın bereketi, zenginlikleri yavaş yavaş yok oluyor. Birgün bu sofrada artık yiyecek ve içecek malesef hiçbir şey bulamayacağız. Hala bunu önemini kavrayamadık. Böyle devam edildiği müddetçe 10 veya 20 yıl sonra geriye baktığımızda yukarıdaki fotoğrafı bir daha asla göremeyeceğiz. Allahın bizlere cömertçe sunduğu bu güzel emaneti bilerek veya bilmeyerek yok etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu konu ile ilgili her zaman TV'lerde, gazetelerde haberler defalarca yazılamkta, ormanlarımızın önemi anlatılmaktadır. Buraların korunması, yaşatılması için yedisinden, yetmişine herkese düşen bir görev, bir sorumluluk vardır. Milli değerlerimizi yok etmemeliyiz. Bunları yapanlara engel olmalı, onları uyarmalı hatta acilen yetkililere haber vermeliyiz. Piknik yerlerinde, ormanlarımızda, mera ve çayırlarımızda bu tür olayların olmaması için gereken itinayı göstermeliyiz. Bilerek veya bilmeyerek yapılan bu hatalar çok büyük maddi ve manevi kayıplara sebep olmaktadır. Yarını emanet edeceğimiz çocukalarımıza çöl olmuş bir ülke bırakmak istemiyoruz. Ülkemiz gerçekten dünyanın en güzel yerine, iklimine, ve coğrafyasına sahip. Yurdumuza gelen yabancı turistler bundan övgüyle bahsediyorlar. Ülkemize, insanımıza hayran oldukalarını belirtiyorlar. Oysa biz bu cennet vatanı süratle yok ediyoruz. Onu yeteri kadar koruyamıyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyoruz. Bazı şeyleri kulak arkasına atıyoruz ama bir gün o yılan sanada ulaşabilir ve sanada zarar verebilir. Bu nedenle güneşin kavurucu sıcaklarından serinlemek için gittiğimiz ormanlık ve piknik yerlerinde kurallara harfiyen uymalı, uymayanları da uyarmalıdır. Yarın serinlemek için aynı yere gittiğinde onu temiz ve bakımlı görmek istiyorsak ilgililerin göstermiş olduğu yerlerin dışında ateş yakılmamalı, çöp bırakmamalı, yerlere cam parçaları atmamalı, hatta onları görüldüğü yerde toprağa gömmelidir. Bir kırık cam parçası, bir kıvılcım kadar tehlikelidir veya söndürülmemiş bir sigara izmariti ya da ocak ateşi koskoca bir ormanı bir anda yok etmeye yeterli olabilir. Yıllarca emek verilerek yetişen o güzelim ormanlarımız bir anda alevler içersinde kalabilir. Yüzlerce, binlerce canlı hayvan bu alevler içersinde yok olabilir. Bir dikkatsizlik çok büyük felaketlere sebep olabilir. Bu yüzden ormanlarımızı kendi evimizmiş gibi korumalı, temiz tutmalıyız.

İnsanlara bir hastalık geldiği zaman doktor hemen bazı tedbirler alır ilaç verir ve hastasına uyarılarda bulunur. Sigara ve içkiyi hemen keseceksin. Yağlı ve şekerli maddelerden uzak kalacaksın. Uykuna ve yaşamına dikkat edeceksin. Eğer bunları yapmazsan çok yakında daha da kötüleşir ve hiç beklemediğin bir anda kıriz gelir ve ölebilirsin der. İşte, bizler de bu dutuma düşmamak için çoğunlukla ilk tedbir olarak hemen sigara, içki ve diğer kötü alışkanlıklarımızdan vaz geçeriz. Kendimize biraz çeki düzen veririz. Yaşamak istiyorsak bu tedbirleri hemen alırız. Bunu hem kendimiz hemde onlara kötü örnek olmamak adına evlatlarımız için yaparız. Yetkililer de doktorlar gibi bizlere bunu vurgulamaya çalışmaktadır. Eğer bu uyarılara aldırmazsak, tadbirlerimizi almazsak yakın bir zamanda sıcaklardan nefesimiz daralacak, oksijenimiz azalacak, yaşam kalitemiz düşecek ve sağlığımız bozulacak,hastane kapılarını aşındıracağız. Kendimizi düşünmüyorsak geleceğimizi, evlatlarımızı düşünmeliyiz. Onlara güzel yaşanır bir ülke bırakmalıyız. Bu gerçeklerden kaçarsak,tedbirlerimizi almassak yarın serinlemek için bir ağaç altı dahi bulamayabiliriz. Kurallara uymalı, hata yapmamaya özen göstermeli ve yaşama şansımız arttırmalıyız. Yetkililer bizleri bu yüzden uyarmakta ve tehlike sinyallerinin hızlanarak geldiğini vurgulamaktadır. Hepinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

Ayvalık Cunda adasından bir pencere